23 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Seyyahla Başka Kentler, Başka Denizler

Arada bir elini sakalına götürerek sıvazlıyordu. Gözlerini benden kaçırarak hatırlayamadığı bir mekânı ya da orada geçirdiği bir olayı anımsamaya çalışıyor, isteğine ulaştığında ise yüzüne hafif bir tebessüm yayılarak, mevzuyu bu yöne doğru çekiyordu. Hollandayı anlatmaya başladı. Onu tanımayan için onu dinlemek zordur. Konudan konuya atlar ve bir nokta üzerinde odaklandığında uzunca o noktadan pek de ayrılmadan yer yer tekrara düşerek, tatlı tatlı anlatır. Siz onun konu geçişlerini bilerek yaptığını Hollanda üzerine kafanızda çizdiği genel izlenimin farkına varınca anlarsınız. Bir bakmışsınız Hollanda kafanızdaki tuval üzerinde şekillenmeye başlamış, ana hatlarıyla bir yapboz belirgin olarak ortaya çıkmış. Hollanda konusunda ressamlar üzerinde bilhassa ayrı bir özen göstererek duruyordu. Özellikle Rembrandt’ın şu ünlü Ölü’yü Uyandıran İsa resmindeki kendine has izlenimlerinden kendinden geçerek, kısık kısık gülerek, bazen de parmaklarını havada birleştirerek bir noktaya fokus yapmak istiyormuşçasına size doğru yönlendirerek aktarıyordu. Fakat bunları anlatırken hiçbir elitist tavır takınmadan sanki çok basit bir mevzudan bahsediyormuş gibiydi. Ciddileştiği noktalarda zaman zaman tavana doğru bakıyor, daha da dik durmaya çalışılarak gözlerini sizin üzerinizde gezdiriyordu.

Murat Belge bu son seyahat kitabında bana işte böyle anlar yaşattı. Onu karşıma aldım ve kulak verdim. Odamda oturmuş, loş ışık altında gece geç saatlerde sessizce onu dinledim. O anlattı ve ben onun sözünü hiç kesmedim.

Seyahat kitaplarına meraklı biriyim ve bir seyyah olmak küçüklükten beri hayalimdir. Bu konuda birçok kitap okudum son yıllarda, özelikle üzülerek belirtilmek isterim ki son dönem bu konuda yazılmış kitapların çoğu, niteliksiz, “duygusuz”, seyahatin o kendine has tutku kokan çeşnisini vermekten çok uzak. Seyahat sadece yemek içmek, gezip görmek değildir. Seyahat bir yaşam çıkarımı felsefesidir. Bu süreçte edinilen izlenimlerin yorumlanması sanatıdır. Bunlardan yoksun bu tarz niteliksiz “tatil” kitapları çöpten başka bir şey de ifade etmiyor ne yazık ki.

Başka Kentler, Başka Denizler 3, bu tarz bir tatil kitabı kesinlikle değil. Buraya gidin, şuraya gidin, şunu yiyin, şunu görün de demiyor, diğer seyahat kitaplarından çok ayrı bir kavis çiziyor. Bu sebeple –serinin 3.kitabı olan- seyahatnameye Belge’nin aydın kimliği üzerinde eksenlenen, bir seyahat yansımaları kitabı desek daha doğru olacak. Bu açıdan o düzenli “gezilecek yerler”, “yenilecek yerler”, “hediyelik eşya alınacak yerler” tarzı bir “tatil” kitabı beklemeyin, Belge’nin kendine has düzenine hazırlıklı olun. Söz gelimi Cenova’dan bahsederken, bambaşka bir konu üzerinde bulabilirsiniz kendinizi. Bir kiliseden bahsederken duvardaki bir resim, tüm o ara bölümü işgal edebilir. Mesela Danimarka’da bir anısının

üzerinde dururken bir bakmışsınız, Belge size Danimarka tarihi anlatıyor ya da bir restorandaki bir içkinin üzerinde fikirlerini belirtiyor. Kısacası bu kitabı okuyabilmek için her şeyden önce Murat Belge’yi merak etmeniz gerekiyor. Onun çıkarımlarını, gözlemlerini ve bu ülkelere dair yaklaşımlarına özel bir ilgi göstermeniz icap ediyor. Bu bilinçle yaklaştıktan sonra da gerisi geliyor zaten.


Kitap geniş bir coğrafyayı konu alıyor. Belge, Başka Kentler, Başka Denizler’in 3. Cildinde öncelikle Hollanda’da bir gezintiye çıkarıyor bizi. Yaşamındaki Hollanda’yı yer yer anılarını da harmanlayarak, özelikle ressamları üzerinde durarak, arada sırada tarihçi kimliğini de bu işe katarak bizlerle paylaşıyor. Sonra Güney’e İtalya’ya geçiyor. Uzunca bir bölüm İtalyan siyasetinin geçmişi ve geleceği hakkındaki görüşlerini dile getiriyor. Özellikle de İtalya Sosyalizmi üzerinde duruyor. Roma, Venedik, Floransa ve Cenova’ya ayrı bir önem ithaf ederek, kitabındaki en uzun bölümü bu yarımada ülkesine ayırıyor. Sanatını, tarihini, siyasetini, anılarını, içkilerini görece “düzenli” bir hava içerisinde anlatmaya özen gösteriyor.Oradan Almanya’ya uzanıyor.Nasyonal Sosyalizm ve Alman Milliyetçiliği üzerinde bilhassa duruyor.Nürnberg ve Essen şehirleri kapsamında kısa bir bölüm ayırıyor Almanya’ya.Alman topraklarından komşu ülke Danimarka’ya geçiş yapıyor.Bu ülkede ise sömürgecilik ve Danlar üzerinden geniş bir pencere açıyor  yarımadaya. Önemli şehirlerinden bahsetmeden de geçmiyor. Danimarka’yı, Danimarka ve İslam üzerinden çıkarımlarını da katarak noktalıyor. Alplerin ülkesi Avusturya’ya değinmeden de edemiyor yine. Daha önceki ciltlerinde Viyana üzerinde özellikle durduğu için, bu sefer sadece Graz’ı konu alıyor. Daha Doğuya Balkan coğrafyasına da uzanıyor. Yugoslavya ve Komünizm derken soluğu, Boşnak-Sırp-Hırvat savaşında alıyor. Helsinki Yurttaşlarıyla Boşnak soykırımını engellemek için yaptıklarından da bahsediyor. Milliyetçiliğe veryansın ediyor haklı olarak. Ardından Ukrayna’ya rastlıyor. Burada da Ortodoksluk ve kilise mimarileri üzerinde bir mimar titizliğiyle duruyor. Pek tabi Yeni Kıt aya’da selam veriyor. New Orleans ve Boston merkezli, New York ve çevresini yazıya aktarıyor seyyahımız. Caz, siyahîler ve mahallerden yola çıkarak New Orleans’ı bize betimliyor. Komşu ülke Kanada’ya derken, Montreal, Toronto ve Niagara’ya özel bir ihtimam göstererek bu kıtayı “şimdilik” sonlandırıyor. Huzursuz Ortadoğu’ya da yazmadan edemiyor. Lübnan-Suriye-Ürdün ve Irak’a da kısa ama öz bir yaklaşımla mercek altına alıyor. Son olarak hayatındaki deniz yolculuklarını ve denizleri de anlatarak, değersiz şu kâğıdı ihya ediyor.

Başka Kentler Başka Denizler 3 bir modern seyyahın seyahatnamesi. Seyahatin bile artık tekdüzeleştiği bu çağda, Belge bu işe çok farklı bir yorum katıyor, seyyah ruhunun peşine düşüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder