12 Şubat 2013 Salı

Sinir Bozukluğu


Masada oturan  uzun saçlı, esmer genç bıkkın fakat samimi bir ses tonuyla konuşmasını sürdürdü.
“Şimdi öyle bir yerdeyim ki Araf gibi. Şu yaşamımda sıkışmış gibiyim. Hayata tutunmam gerekirken kendimi koyveresim yorganlara sığınasım geliyor. Fakat aynı zamanda bazen içime tarifi olanaksız bir yaşama isteği doluyor, bu yaşama coşkunluğunu beni kıvrandıran bir başarma isteği takip ediyor. O kadar dengesizim ki, o kadar yabancıyım ki kendime, tanıyamıyorum bir türlü kendimi. Saklanıyorum kendimden, ben kendimi dahi anlamıyorum abi. Zihnim hallaç pamuğundan daha da karışık. Çıkamıyorum işin içinden. Hareketlerim ve tavırlarım da zaman zaman dengesizleşiyor. Düşünceler ve hisler uçuşuyor zihnimde ama gel gör ki sadece uçuşuyor konacak tek dam da bulamıyor üstelik.”

Çay tabağının dibinde kalmış soğuk çayı içtikten sonra elindeki boş bardağı bırakmadan sürdürdü konuşmasını,

“Geleceğimden de ödüm kopuyor, korkuyorum. Hayatta kalmam ve bir yerlere gelmem için bedel ödemem lazım ama o bedeli ödeyecek enerji ve istekten yoksun gibiyim. Yaşanacak yıllar beni tedirgin ediyor, korkuyorum arkadaşım.”

Beriki kumral genç, arkadaşını çok iyi anlamış gibi yaparak biraz bilmiş biraz da teselli ihtiva eden bir tavırla sigarasını kül tablasına koydu, dudaklarını yalarken,

“Tabi, haklısın ama bence bunları boş ver. Ne yapacaksın yarın ki sınavda. AH! Hoca bir test yapsa da yırtsak şu dersten de.” Sakalını okşayarak, “Yeni sakal sitilim yakışmış mı? Eee, tabi yakışacak, kaliteli bir kuaföre gittim, biraz pahalıydı ama adam işi biliyor yani. Benim şu sakalları adam etti” diyerek çayını içmeye koyuldu. Bu esnada şekeri az gelmişliğinden olacak yüzünü buruşturarak, “Yani senin de şu saçlara baktırman lazım artık arkadaş. Hafta sonu götüreyim seni de bizim berbere.” 

Esmer genç kahvenin dışına bakıyordu arkadaşı konuşurken. Neden sonra çok sevdiği bir şeyi kaybedip bulmuş gibi bir coşkuyla sessizliği bozdu,

“Evet, sanırım bir bunalımdayım. Gençliğin verdiği bunalımlar, İşime gücüme bakmalıyım. Baksana şu yağmur güzelliğine. Okuluma  gidersem kendimi işe güce verirsem fazla bir şeyim kalmaz. Şeytan avareliği sever derler… Ama kahretsin ki kendimi böyle şeylerle kandırmaya çalışsam da olmuyor, Off! Mutlu muyum? Hayır, bilmiyorum. Belki, evet. Kendimi bilmiyorum. Ne istiyorum ben, mutluluk mu, başarı mı, belki kadındır he! Ne istiyorum! Ömrüm nasıl olacak, nasıl olmalı.” Bir süre dalgın ve anlamsız gözlerle duraksadıktan sonra, “Bak, şu çay bile beni mutlu edebiliyor. Bir yudum çay.”

Kumral genç  bu sohbetten çok sıkılmıştı. Arkadaşındaki psikolojik rahatsızlığın farkındaydı son birkaç aydır. Bu düşüncelerle konuyu değiştirmek için, “Bak çayında bitmiş, bir tane daha söyleyelim... İki çay daha lütfen... Bak oğlum gel bu akşam kafaları çekelim. Senin demlenme vaktin gelmiş, gel bize. Belki başka şeylerde vardır ben de.” Bunu derken gizli bir sırrını açıklamış gibi sinsi sinsi sırıtıyordu.

Esmer genç arkadaşının bu sözlerine sitemkâr lafını bölerek, sinirle, “Sen bir ödleksin, kaçıyorsun, kaç bakalım, içip kendini uyuşturuyorsun, bunu da ancak korkaklar yapardı. Ne mutsuz sizin gibilere. Bir balonda yaşayanlara ne mutsuz. Sizin gibiler yaşadığını uyuştuğu anlarda anladığını zanneder. Yükten kaçanların uyuşukluğu, ne trajikomik!” Bir süre duraksadıktan sonra, “ Uyuşmayanları da aptal ya da depresyonlu insanlar muamelesi yaparsınız. Sizin doktorlarınız bu aptallara uyuşması için sakinleştirici verir. Ben ödleğim ama siz daha ödleksiniz, kendinden kaçmak, arkadaş çevrelerinde kendini kandırmak, alkol, uyuşturucu. Hayatını yaşamak değil mi tüm bunlar sana göre. Eğer yaşamak böyle bir şeyse ben almayayım arkadaş, bırakın aptal kalayım.” Son sözleri ayakta söylemişti. Tam çıkmak üzereyken arkadaşını bir kez dönüp baktı. Ardından kahvenin kapısını hışımla çarparak gözden kayboldu.
Kumral arkadaşının hesabı kendine yıkmasından rahatsız masada yalnız kaldı birkaç saat daha. Neden böyle çekip gitmişti. Yok, arkadaş bu adamın bir sakinleştirici alması lazımdı. Böyle aptal, abdal da yaşanmazdı ki.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder