Saraybosna |
Saraybosna kadar el değiştiren bir başka şehir daha var mıdır araştırmak lazım. Saraybosna Roma, Bizans, Bulgar, Macar, Hırvat, Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Yugoslavya ve daha atladığım nicelerinin egemenliğinde kalmış ve stratejik öneminin acısını hep çekmiş bir kent. Şehri argo tabiriyle adam eden “Osmanlılar”.II. Mehmet şehir ele geçirdiğinde, sadece soyluların şatolarının olduğu imar edilmemiş bir bölgeyle karşılaşmış. Ardından Osmanlı buranın stratejik önemini kavramış, imar faaliyetleri artırılarak sürdürülmüş ve Avrupa’da Osmanlı’nın kurduğu en büyük şehir olan “Saraybosna” doğmuş.
Miljacka Irmağı |
Başçarşı(Tarihi Sebil ve Hüsrev Bey Camii) |
Ferhadiye Caddesi |
Caddede Gece Hayatı |
Sırp Ortodoks Kilisesi |
Saraybosna havalimanı şehre bir tramvay mesafesinde. Bu hatta 1885’te kurulmuş Avusturya döneminde ve Avrupa yarımadasında ilklerden biri. Havalimanı diyorduk, evet, fazla uzak değil merkeze liman, zaten küçük bir şehirde ne kadar uzak olabilir. Konaklamadan da bahsetmem gerekli, zira oteller pahalı ve sayıları da epey az. Önceden rezerve etmekte fayda var. Tatil kitapçığı havasına dönmekten kurtulmak için kendi
gözlemlerim ışığında devam edeyim en iyisi, ipin ucu kaçıyor çünkü.Kütüphane demiştik, köprüyü ve camii de laf arasında iliştirmiştim. Hıristiyan unsurlara gelince, Sırp Ortodoks kilisesi de görülmeye değer, bahsettiğim caddenin tam ortasında yer alan bu muazzam yapı, özellikle geceleri ışıklandırıldığında mükemmel bir görselliğe bürünüyor. Diğer bir önemli kilisede Miljacka nehrinin yukarısında ve rakım olarak daha yüksekte yer alan Saint Antony Fransız Kilisesi. Bordo renge boyanmış ve benim bilgilerine bakmayı unuttuğum çok güzel bir Katolik Kilisesi. Sinagog da varmış şehirde İstanbul’a döndükten sonra duyduk var olduğunu. Şu kadar bir bilgi verebilirim. Zamanında epey Yahudi de yaşamış bu
topraklarda ve hala da az da olsa varlar.Çoğu savaş öncesinde terk etmiş bu Bosna'yı. Meydandaki sebilden bahsetmeli laf arasında.16 yy’da yapılmış o da yanlış anımsamıyorsam ve ahşaptan inşa edilmiş. Bizim III. Ahmet gibi bir şey düşünmeyin, fakat gürül gürül akan tatlı Saraybosna suyunun tadının da hakkını yemeyeyim. Bir inanca göre bu sudan içen bir daha gelirmiş Saraybosna’ya. Suya bir şey falan mı atıyorlar diye düşünmüştüm ilk duyduğumda.
Yemek yemekte sıkıntı çekmedik, giderseniz siz de pek çekmezsiniz.Başçarşının hemen her tarafında Boşnak börekçileri var. Irmak kenarında olan bir tane vardı adını unuttum şimdi.(Bir daha yanımda not defteri taşıyacağım, böyle olmayacak çünkü.) Siz siz olun sakın böreğinize kaymak(yoğurt) ilave ettirmeyin ,(Bana ne oluyorsa keyfiniz bilir.) satır kıymalısını tattım ben ve ağır geldi, beğenmedim pek. Köfte de yiyebilirsiniz Başçarşıda. Bizim Tekirdağ’ı andıran bir tadı var köftenin ve gerçekten lezzetli. Yemekten sonra bakır fincanlarda ve lokumla servis edilen kahvesini öneririm. Türk kahvesine benziyor ama daha lezzetli ve daha kıvamlı bir tadı var. Başçarşıdan kütüphane tarafına doğru yürürken yolun sol tarafında kalan -küçük- kahvehaneyi kime soransız gösterir. Kahvehanenin sahibi yaşlı bir Boşnak ve kahvesinin kokusunu daha yolun başından alabilirsiniz.
Şehitlikler ve Aliya İzzetbegoviç’in anıt mezarı da Başçarşı tramvay durağının hemen üstünde. Duraktan başçarşının zıt istikametine doğru yarım kilometre kadar. Onun biraz daha yukarısında ise tepeye hakim Roma yapımı kale gözünüze çarpacaktır. Gün batımını buradan izleyin. Yalnız şansa bakın ki, bizim çıktığımız gün orada nü fotoğraf çekimleri vardı. Fotoğraf açısından kötü oldu çünkü en güzel açıyı kapmışlardı ve buna sadece üzülen bendim arkadaşlar arasında. Onlar için “şansa bak” zıt bir anlam ifade ediyordu.
Yazmayı unuttuğum epey yer ve gözlemlerim vardır eminim. Hani bana sorarsanız mutlaka gitmeniz gereken bir şehir mi diye, arada kalırım. En azından şunu gönül rahatlığıyla
Başçarşı |
Kaleden Gece Görünüm |
Yemek yemekte sıkıntı çekmedik, giderseniz siz de pek çekmezsiniz.Başçarşının hemen her tarafında Boşnak börekçileri var. Irmak kenarında olan bir tane vardı adını unuttum şimdi.(Bir daha yanımda not defteri taşıyacağım, böyle olmayacak çünkü.) Siz siz olun sakın böreğinize kaymak(yoğurt) ilave ettirmeyin ,(Bana ne oluyorsa keyfiniz bilir.) satır kıymalısını tattım ben ve ağır geldi, beğenmedim pek. Köfte de yiyebilirsiniz Başçarşıda. Bizim Tekirdağ’ı andıran bir tadı var köftenin ve gerçekten lezzetli. Yemekten sonra bakır fincanlarda ve lokumla servis edilen kahvesini öneririm. Türk kahvesine benziyor ama daha lezzetli ve daha kıvamlı bir tadı var. Başçarşıdan kütüphane tarafına doğru yürürken yolun sol tarafında kalan -küçük- kahvehaneyi kime soransız gösterir. Kahvehanenin sahibi yaşlı bir Boşnak ve kahvesinin kokusunu daha yolun başından alabilirsiniz.
Prens Ferdinand'ın Vurulduğu Köprü |
Ulusal Kütüphane |
söyleyebilirim. Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa’da kurduğu en güzel ve en büyük şehir olan Sarajevo görülmeyi hak ediyor. Sanırım bizden önceki nesillere saygı duruşunda niteliğinde Saraybosna’yı ziyaret etmek. Gidin ve bir fincan kahvesini için.
Lafı Geçenlerin Fotoğrafları |
Eski ve Yeni |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder