Neredeyse 2 aya yakın bir süredir elime klavye almamışım. Hani okul için gereken yazılar yazdım, fakat her nedense şu son iki aydır epey uzaklaşmışım. “Neden yazmadım?” Tam olarak cevabını bilmediğim bir soru bu. Bilmiyorum, belki bardağın dolmasını beklemek için olabilir diyorum kendime, istek ve ilham yoksa yazamazsın. Diğer bir ihtimal daha var o da üşengeçlik gibi görünüyor. Belki de bir süreçlik korku.
Okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler hakkında bir şeyler yazmak ise gittikçe güçleşiyor, çalıştığım eserler zor kitaplar, göz ucu ile okunup geçilecek cinsten hiç değil. İşte bu nedenle onlar hakkında bir şeyler yazmak henüz haddime değil diye düşünüyorum. Yazmak fotoğraf çekmeyi andırır. Deklanşöre basarak görüntüyü kaydedersiniz, aslında fotoğraf sizin kafanızda daha önceden çekilmiş olur, o son deklanşör aşaması ise işte tam olarak yazmak gibidir. Gör-planla-çek aşamasını, yazmak eyleminde oku-düşün-yaz olarak okuyabiliriz. Tüm bu süreci devridaim edersek sonsuza kapı açtığını görürüz. Birbirine doğuran sonsuz tane neden ve sonuç ilişkisi. Peh!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder