8 Kasım 2011 Salı

Es Verebilmenin Keyfiyeti

Çocukken televizyonun karşısına geçip çizgi film izlemek inanılmaz katıksız bir zevk verirdi bana. Tarif edilmesi güç bir hisle ve keyifle izlerdim. O dünyaların gerçek dünyanın bir unsuru olmadığını anlamadığım ve bu kadar realist düşünmediğim düşsel romantik çocukluk yıllarımı şimdi arıyorum ama nafile.
...

Çocukluğum için Lütfen Sağdan
Büyüklerin neden –numara yaparak- çocuklarını yanlarına alıp animasyon filmlerine gittiklerini şimdi daha iyi anlıyorum, çünkü hepimizin bunlara yaşımız her ne olursa olsun ihtiyacı var. Bir an “gerçek” hayata olmadığı gibi bakmamızı sağlayan bu romantik, düşsel ve saf yapımları arzuluyoruz ve hepimiz her an etrafımızı kuşatan reel hayatın bombardımanından sıyrılıp, çocukluğumuzda televizyonun karşısına oturup izlediğimiz bu tarz yapımların sığınaklarına sığınıyoruz. Kim bilir bunu belki bilinçsiz olarak yapıyoruz, çocukluğumuzu bize hatırlatmasından haz duyduğumuz için ya da sahiden istiyoruz ve bu yapımları büyüdükçe önlemeyen çocukluk duygularımızı doyurmak niyetiyle takip ediyoruz. Bazen de sadece bir anlık es verebilmenin keyfiyeti için, kim bilir. 

Bu akşam PIXAR’ın Car 2 animasyon filmini izledim. Son birkaç aydır bu kadar eğlendiğim başka bir yapım hatırlamıyorum. Güldüm, sevindim ve çocukken güldüğüm gibi titreyerek gülemesem de bunu denedim, bir an için o katıksız haz yıllarını anımsadım ve bu anıların maneviyatıyla beslendim. Kan görmedim, hiçbir pornografik unsura ya da şiddet öğesine maruz kalmadım, komedinin sekse endekslendiği basit “şakalara” da rastlamadım. Sadece safça ve düşünülerek yapılan, hepimizin aslında bildiği ve reel hayatın bize unutturmaya çalıştığı insani değerleri işleyen şık esprilerle dolu birkaç çocuksu saat geçirdim. İtiraf etmeliyim ki kendimi rahatlamış ve dingin hissediyorum. Birazdan yattığımda çocukken olduğu gibi tatlı tatlı uyumak ve o romantik rüyalarımı görmek istiyorum. Çocukken (ki pek uzak değil daha 20 yaşındayım) büyümek isterdim, büyüyünce her şeyin daha iyi olacağını zannederdim. Fakat şunu da çok geçmeden anladım. Aslında yaşlandıkça her şey daha kötüye gidiyor. Edindiğimiz deneyimlerimizin ve bilgilerimizin oluşturduğu görece realist evrenimizin tekdüzeliği ve düş kaldırmazlığının kıskaçları boğazımı sıkarak bizi sonlarımıza doğru itiyor. Bu kıskaçları biraz da olsa gevşeten ve derinden çocuksu bir nefes almamızı sağlayanlara minnet borçluyuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder