6 Eylül 2013 Cuma

Suriyeli Çocuklar ve Yeni İstanbul

Dün kapının önünde top oynayan çocuklara rastladım. Beni görünce soğuk ve ürkek bakışlarla süzdüler. Gözlerinde, sorgulayan bakışlarında derin bir güvensizlik ve sığınmışlık vardı. Aralarında anlamadığım bir dilde telaşlı konuşmaya giriştiler bir lahza beni fark edince. Karara varmış olacaklar ki sus pus oldular. İsteksizce oyunlarını bıraktılar. Yanımdan kaçarcasına sessizce uzaklaşmaya başladılar. Zeytin gözlü ve samimi bakışlı en küçüklerinin kısa kesilmiş saçlı başını sevdim yanımdan geçerken. Dudaklarında utangaç bir gülümsemeyle koşarken kıkırdıyordu.

Bu çocuklar aylardır bizim evin önündeki parkta oynuyorlar. Geçmişlerini ülkelerini kavuran savaşa emanet bırakıp, İstanbul'da yeni bir hayat kurmaya çalışan Suriyeli elit ailelerin çocukları bunlar. Elit çünkü burada ev tutabilmiş, tutunabilmişler. Parklarda yaşamıyorlar. Her şeyden habersizmiş gibi yapıp oradan oraya koşturarak, bağırarak, isyan ederek eğleniyorlar. Aileleri de onlarla birlikte. Fakat onları fazla göremiyorum. Saklanıyorlar sanki.  Kimi zaman apartmandan çıkarken rast geliyorum yaşlılarına. Suç işlemişcesine anlayamadığım bir edayla boyunları büküp yanımdan uzaklaşıyorlar.

Genç kızlar biraz daha mutlu görünüyor. Minibüste yeni yeni öğrendikleri bozuk Türkçeleriyle "şurdan bir kişi alır mısın" diyorlar muzipçe. Kim bilir belki burada kendilerini daha özgür hissediyorlardır. Savaştan kaçıp  Türkiye'de yeni bir hayat kurma hayali, belki iyi bir Türk erkeğiyle evlilik ya da  okuyarak iyi bir işe girmek, hulasa daha insanca bir hayatın özlemi var dileklerinde .Yol boyunca Suriye onların gönüllerinde artık çok gerilerde kalmış gibi aralarında yüksek, umut dolu bir sesle konuşuyorlar. Çekingen fakat meraklı bir hal seziliyor hareketlerinden.

Bugün İstanbul yeni göçmenlerini bünyesine katıyor. Yeni bir şehir doğuyor yavaş yavaş. İstenilen bu mudur bilinmez ama her şehir gibi İstanbul'da şekil değiştiriyor. Bu bir evrim gibi. Şehirlerin evrimi. Kovulan Rum, Ermeni ve Yahudilerin yerini Afrikalı siyahiler, savaş mağduru Suriyeliler, iş umuduyla çalışmaya gelen Türkmenler, Özbekler, Gürcüler dolduruyor. Büyük şehrin umudu karın doyurmasa bile bu insanlara hiç olmasa da bunu vadediyor

Ve 2010'ların İstanbul'u bu evrimin eşiğinde her geçen gün büyüyor.