27 Temmuz 2011 Çarşamba

Niccolo Machiavelli

Lisede bir komposizyon yarışması için bir yazı istenmişti benden. Bende YGS sınavında yaptıkları gibi, anlaşılması zor, uzun ve okunması epey güç olan cümlelerle dolu bir yazıyı edebiyat hocama vermiştim. Birkaç gün sonra ders bitti ve hocam beni yanına çağırdı. Öğretici bir kızgınlıkla edebiyatın anlam olduğunu ve meselenin anlaşılması zor cümleler kurmak değil, anlatılmak istenilenin en kısa ve en öz olarak verilmesi olduğunu söyledi. O gündür bu gündür ne zaman içimden bir şeyler yazmak gelse kulağıma küpe ettim, hocamın bu öğüdünü.

Niccolo Machiavelli 1469-1527
Acaba Niccolo Machiavelli’nin de başından buna benzer bir olay geçmiş midir bilinmez ama o gün hocamın bana verdiği nasihatı en etkin uygulayan aydınlardan biri İtalyan yazar. Siyaset ve felsefe üzerine ne zaman bir kitabı okumak için heveslensem, okuyabilmek için epey çaba harcıyorum. Bazen sanki bilerek böyle karmaşıklaştırıyorlar gibime geliyor. Çünkü bir çıkarımda bulunan kimse bunu aktarabilmek için kolaylaştırma yolunu seçmelidir diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?Machiavelli'nin beni doğruladığını duyar gibiyim.

İşte bu nedenle ne kadar geç okudum diye kafayı yediğim bir eser Prens. Avrupa’da modern siyaset biliminin kurucusu sayılan Machiavelli’nin bir hükümdar nasıl olmalıdır sorusunu irdelediği harikulade bir yapıt. Makyavelciliğin kutsal kitabı da denebilir.

Prens devlet yönetme sanatının Batı’da yapılan ilk incelemelerinden biri.(Doğuda Nizamülmülk'ün siyasetnamesinden yüzyıllar sonra) Yazar  karşısındakine -sanki geleceğin prensi olmak isteyen birine- önerilerini sunuyor.(Zaten bu amaçla yazılmış.) Machiavelli babacan ve kibirden arınmış bir tavırla ve çok duru bir dille bunu gerçekleştiriyor 16 yüzyıla adımını atarken insanlık.Eserin neden yazıldığını inanın onun kadar net açıklayamayacağım.Niccolo Prens’i yazma amacını şöyle açıklamış: … Bu konu hakkındaki görüşleri elimden geldiğince derinlemesine irdeliyor, prensliklerin doğası nedir, ne tür prenslikler vardır, nasıl ele geçirilirler, nasıl elde tutulurlar, nasıl yitirilirler onu işliyorum…


Prens bir siyasetçi profili çiziyor demiştim. Kendi kuracağım cümlelerin onun kadar özetleyici olamayacağı kanısındayım. Sözün sahibinden alıntılarla devam etmek istiyorum. Kitabın 15 bölümden: (İnsanların, Özellikle Prenslerin Övülmelerine ya da Yerilmelerine Neden Olan Şeyler Üzerine) 

…o yüzden, prensin devletini yitirmesine yol açacak kusurların kötü ününden kaçınmayı bilecek kadar öngörülü olması gerekir ve mümkünse,  devletini yitirmeyecek olanlardan da kaçınmalıdır, ama kaçınamıyorsa, fazla dert etmeden bunlara kendini verebilir. Şu da var ki onlar olmaksızın devletini korumakta güçlük çekeceği kusurların adını lekelemesine aldırış etmesin, çünkü her şeyi iyice gözden geçirirse, erdem gibi görünen bir şeyin, peşinden gidildiğinde, yıkımına yol açacağını, kusur gibi görünen başka bir şeyin ise, peşinden gidildiğinde, güvenliği ve esenliğiyle sonuçlanacağını görecektir.

Gayet açık ve net tahlilleriyle devam etmek istiyorum. Prens; Acımasızlık ile merhamet üzerine ve sevilmek korkulmaktan daha mı iyidir, yoksa tersi mi? adlı bölümden: ...Ve insanlar kendini sevdiren birisini mağdur etmeyi, korku uyandıran birisine oranla daha az önemserler; çünkü sevgiyi hatır bağı ayakta tutar; insanlar kötü oldukları için, kişisel çıkarlarının söz konusu olduğu her fırsatta, bu bağ kopar; oysa korku, insanı hiç terk etmeyen bir ceza korkusuna dayanır.

Bölüm 22, Prenslerin Özel Danışmanları Üzerine adlı bölümden: …bir senyörün zekasını değerlendirmenin en iyi yolu, yanındaki adamlara bakmaktır; bu kişiler becerikli  ve sadık iseler, bu senyörün adamlarının becerilerini görebildiği ve onları sadık tutabildiği için, bilge olduğu kabul edilebilir.

Not aldığım daha epey  yer var neredeyse kitabın tamamı desem yalan olmaz.140 sayfadan oluşan bir eserin bu kadar geniş kapsamlı olması şaşırtıcı.

Prens, Katolik klisenin yasaklı kitapları arasında yer almayı yayımlandıktan sonra  hemen başarmış(!) .Siyasette her yolun açık ve doğru olabileceği(o dönemde klisenin sırlarını verdiği için kızmış olabilirler.)  gibi bir izlenim uyandıran eserdeki ana zemin uyrukların mutluluğu ve refahı. Halkın desteğini almak ve ona sahip çıkmak.Mesela yüksek bir aristokratın veya uyrukların   devlet için ve sebep gösterilerek öldürülmesi doğru bir davranış olarak nitelendiriliyor siyasetnamede.Refah ve beka vurgusu hep var. Zaten  Machiavelli uyruklar Prensten memnun olmadığında o yöneticinin hüküm sürmesinin imkansız olduğuna çoğu yerde vurgu yapıyor.Diğer bir üzerinde düşünülmesi gereken nokta ise erdem kavramına değindiği birkaç kısa bölüm. Anladığım kadarıyla bir yöneticinin erdemi ülkesinin bekası ve mutluluğu kadardır ve yazar erdem olarak görülmeyen bir eylemin  prens için iyi sonuçlar doğuracağını işaret ediyorsa yapılması gerektiği yönünde ısrarlı.Kitapta Türkler üzerine de epey tahlil var (sayfa 55-78) ve Niccolo o dönemde Osmanlı yönetimini Fransızlara nazaran daha çok beğeniyor ve Türklerin bazı uygulamalarını Roma ve İskender ile karşılaştırıyor.Fatih Sultan Mehmet'in "kardeş katli" makyavelist anlayışına yakın bir çizgi mesela.Osmanlı'nın yükselme döneminde Niccolo ile bazı ortak anlayışları takip ettiğinden hiç şüphem yok diyebilirim.

Çok tartışılan ve hala da irdelenen bir eser Prens. Anti-Makyavelist kişilerin saldırılarına maruz kaldı , bazıları onun bir dönemsel hiciv olduğunu söyledi, kimileri ayakta alkışlayarak “ devletin ve siyasetin gerçek doğası üzerine bir baş yapıt” olduğunu haykırdı. Klisede “şeytanın kitabı” damgasını vurdu. Ne olursa olsun, modern siyaset biliminin temellerini atan Niccolo Machiavelli özgün, bağımsız ve cesaret içeren söylemiyle, ince ve keskin gözlemleriyle ve öğütleriyle her zaman –dünya var oldukça- adından söz ettirecek.

“İnsanın tuzakları farketmek için tilki,kutrları korkutup kaçırması içinde aslant olması gerekir.”

Bu arada kitabın Can Yayınlarından çıkmış olan baskısını alın, çevirisi ve aydınlatıcı önsözü için bile değer buna. 


3 yorum:

  1. Aslında ben kitaba başlarken ufak notlar alarak ilerlemeyi düşünmüştüm ama kitabın ortalarına doğru nottan daha çok hoşuma giden yerleri uzun cümleler halinde yazdığımı fark ettim, bu aslında kitabın yazarın beni etkilediğinin bir kanıtı olarak görüyorum:) ben fikirlerimi yazarın genel görünüşüne göre ve alıntılar şeklinde aktaracağım. öncelikle beni şaşırtanın yüzyıllar önce kaleme alınan bir kitabın yine şaşırtıcı bir şekilde günümüzdeki devlet yapılarına ve yönetenlerine 26 bölümlük bir ders niteliğinde olmasıdır. Aynı zamanda machiavellinin fikrini, görüşünü bildirirken mütavaziliğini elden bırakmayarak daha önce öne sürülen fikirlere ve hakkında yazılanlara saygı duyarak her defasında cümlelerine başlamasıdır.
    Bunun yanında görüşlerini okuyanlarının hayal gücüne bırakmaması her savundugunu yaşanmış bir olay üzerine anlatarak perçinlemiş olması benim için altı doldurulmuş,desteklenmiş ve ona karşı bir savumaya geçmemeye neden olmus ( neye dayanarak savunmuştur gibi ...) ve sonra neyi ortaya koyacağını beklememi sağlamış, bir kitabı solukta bitirmem deki önemli etkenlerden olmustur. zaten siyasi bir görüşün her zaman hayal ürünü olarak değil de yaşanmışlıklar üzerine ders çıkarırcasına yeni savların ortaya konulması gerektiğini düşünmüşümdür.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorumu yazan kişi herkimse kendisiyle irtibat kurmak isterim.

    YanıtlaSil
  3. Cem yayınevinden aldığım kitabı henüz bitirmedim; 19. bölümde rastladığım Türklerle ilgili verilen bilgiler yüzünden araştırmaya koyuldum ancak ilgili herhangi bir yazı da bulamadım. 19. Bölümde diyorki: Türklerin yönetim biçimi bizim yeni nesil Prensliğimize benzemez onlarda devlet yönetimi miras yoluyla devredilmez, yetkililern seçtiği kişi başa geçer. Burada verilen bariz bir yanlış bilgi mi var yazar tarafından? Yoksa bnim yanlış anladığım bir şeyler mi var. Cevabınızı bekliyorum

    YanıtlaSil