22 Ekim 2011 Cumartesi

Dikta Siyasetinin Matematiği

Artık matematiksel bir formül gibi hep aynı sonucu veriyor. Uzun yıllar dikta edenler gün geliyor dikta ettiklerinin ellerinde hiç oluyor ya da kendi elleriyle kendilerini boğazlıyor. Çok azı “huzur” içinde ölüyor, öldükten sonra kendi halkı uğursuz bir sözcükmüş gibi asla onun adını ağzına almıyor, ağızlarda küfür oluyor, unutulması gereken acı bir hatıra gibi tozlu rafların altına itiliyor.Zihinlerde acı bir hatıra şeklini alıyor.

Kimdi bu insanlar? Zalimlikleri, diktaları ve baskılarıyla kimlere zulüm ettiler ve sonları nasıl oldu?

Benito Mussolini (1883-1945)
Mussolini güçsüz, siyasi birliğini bile yeni tamamlamış, baskı ve kurtlar sofrasındaki İtalya’nın Forli şehrinde doğdu. Başarılı bir öğrenci değildi fakat siyasi bilimlere ilgisi vardı, okurdu. Önceleri gençliğinde sosyalizme ilgi duydu, bunun üzerine yazdı, çizdi.Kısa bir süre sonra çalıştığı  gazetenin baş yazarı oldu. Savaştan sonra ise Faşizme yöneldi ve iktidarı kısa bir süre içinde tehdit ve şantajla ele geçirdi. 20.Yüzyılın en büyük diktatörlerinden biri doğuyordu.

Söylevde Mussolini
Diktatörlerin hemen hepsinde bulunan narsisizme Benito'da yakalanmıştı fakat  karşıt gruplara baskı yapmasına rağmen ülkeyi gerçek anlamda kalkındırdı. Zaten geniş halk kitlelerinin gözünü başarı ile boyayarak ve gelecek vaat ederek yükselmek, nüfuz elde etmek şimdi olduğu gibi o zamanlarda da bir diktatörün ana silahıydı. Nitekim Mussolini bunu kullanmakta çok başarılıydı. İşsizlik ülkede azaldı, enflasyon düştü, ülkeyi otobanlarla ve demir ağlarla ördü. Fakat tüm bunları yaparken sansür ve manipülasyon gerek basın gerekse devlet kurumları üzerinde had safhadaydı. İtalyan halkının geniş kitleleri “Para geliyorsa ses çıkarmayalım” düsturuyla onu desteklemeye ve yaptığı faşist söylevleri dinlemek için kitleler halinde sokaklara dökülmeye devam etti tüm bunlara rağmen. Güzel bir ifadeyle“Mussolini halkın kadehini zafer ve ünle dolduruyordu.”Kadeh doluyorsa sıkıntı yoktu İtalya için. Bunun doğurduğu özgüven ve iştahla siyaset sofrasına oturdu Benito vakit kaybetmeden, ülkesinin dışında ün ve itibar için sıra gelmişti artık  ve göz göre göre Etiyopya’yı işgal etti 1936'da.Adriyatik'in karşısına da el attı veBalkanlarda bilhassa Arnavutluk üzerinde nüfus elde etmeyi başardı.”Büyük Roma yeniden doğuyor”du.

Bruno'nun Evlilik Töreninde(LİFE)
  Her çıkışın bir inişi vardır. Mussoli’nin şişesindeki zafer ve ün şarabının bitmeye ve geniş halk kitlelerinin kem küm etmeye başlaması Libya savaşı neticesinde had safhaya çıktı. Şanlı ve Büyük Roma 120.000 kişilik ordusuyla ondan nicelik bakımından çok daha zayıf İngiltere karşısında büyük ve utanç dolu bir yenilgi almıştı. Şişenin dibi gözükmeye Mussolini için ayrılık rüzgârları esmeye başlamıştı. Karşıt gruplar yuvalarından başlarını daha çok çıkarmaya başladılar. Büyük bir itibar ve onur kaybeden Mussolini İtalyası -son çare olarak- “kıçını kurtarması” için Hitlerden yardım dilendi. Hitler yardım etti Balkanlarda ve Kuzey Afrika’da “kıçını kurtardı” fakat yolun sonu gözüküyordu Duçe  için. Bindiği Almanya dalı da bir bir çökmeye başlayınca ve 1943’te Müttefikler Sicilya harekâtında başarıya ulaşınca eski sözde kral III. Emmanuel, Benito’yu görevden aldı. O da son kozunu oynamak için Almanların yardımıyla Viyana’ya kaçtı ve kendi yandaş gruplarıyla mücadeleyi bir iki yıl daha sürdürdü.

Nisan 1945 iki isim için çok hazindir. Adolf Hitler ve Benito Mussolini. En tepedeyken gözleri yaşlı izlenen, ufak bir söyleviyle halkı sarhoş eden, fakat o ortanca ilkbahar ayında, 1945’in o barut kokan Avrupa topraklarında şimdi yüzüne tükürülmeye bile gerek görülmeyen bu iki liderden Faşist olanı yağmurlu bir günde, sevgilisiyle beraber kaçarken İtalyan partizanlarca yakalandı ve kurşuna dizildi. Duvarın dibine yığılırken Benito son olarak ne geçirmişti acaba aklından? Kim bilir.

Birkaç gün sonra o ve sevgilisinin ölü bedenleri bir zamanlar Benito adına çığlıklar atılan Loreto Meydanında sallandırılıyordu. Şimdi ise çığlıklar başka sebeptendi.







Devam Edecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder