"Köpek niçin kuyruğunu sallar. Çünkü köpek,kuyruğundan daha akıllıdır. Eğer kuyruk daha akıllı olsaydı, kuyruk ,köpeği sallardı."Filmin daha başında geçen bu sözler aslında tüm filmi özetleyecek nitelikte.Galiba bu yüzdendir,film Amerika Birleşik Devletlerinde fazla beğenilmedi.Savaş Tanrısı filminde de olduğu gibi ne zaman Amerikalı büyüklere tabiri caizse laf sokulsa ,film ne kadar iyi olursa olsun hak ettiği yeri bir türlü bulamıyor.
Filmin konusu hafif Bill Clinton'ın maceralarını anımsatsa da,filmde sözü edilen başkan bu işin üzerini örtmekte bir hayli başarılı.Film kısaca Beyaz Saray'a gelen ponpon kızlara tacizde bulunan Amerikan başkanının bir şekilde bu işten yakasını sıyırma çabaları üzerine kurulmuş.İşin kötü yanı da Amerika'daki seçimlere az bir zamanın kalması.Bu sıyrılma işini Conrad Brean(Robert De Niro) adında bir gazeteci üstleniyor.
“Medyanın gücü adına !” diye haykırmaya yol açacak cinsten bir film. Conrad’ın ilk işi Hollywood'un ünlü yapımcısı Stanley Motss’un (Dustin Hoffman) kapısını çalmak.Stanley’i ikna etmek o kadar da kolay değil.Fakat Conrad, onu vaatleriyle(ün,şan.şöhret) ikna etmeyi(kandırmayı) başarıyor.Ne mi yapıyorlar?Sanal savaş daha doğrusu uydurma bir savaş desem.Öncelikle savaş yapılacak bir devlet bulunuyor.Neresi mi?Arnavutluk.Neden mi?Bunun sebebini Filmdeki Conrad ile Beyaz Saray Basın ilişkileri sorumlusu Winifred Ames(Anne Heche)arasında geçen konuşmalar çok güzel açıklıyor:
Winifred şaşkın bir şekilde: Arnavutluk mu? Diye sorar havalimanında bir yandan koşar adımlarla yürürken.
Conrad: Evet.
W:Neden?
C:Neden Olmasın? Ve ekler: Onlarla ilgili ne biliyorsun?
W:Hiçbirşey.
C:Güzel işte, sinsi olabilirler, soğuk olabilirler…
W.Evet ama bize ne kötülük yaptılar.
Conrad: Ne iyilikleri oldu ki? Der ve işin detayına geçerler.
Ardından Arnavutluğa sudan sebepten hayali bir savaş açılır.Sahte çekimler yapılır,savaş fotoğrafları yayımlanır.Amaç,Amerikan kamuoyunu iki hafta boyunca savaşla uyutup,başkanın skandalının ortaya çıkmamasını sağlayarak,seçimleri kazanmak ve film bu çaba üzerine kurulup ilerler.Şimdi düşünüyorum da,filmin şöyle harika bir senaryosu yok fakat Barry Levinson Amerikan siyaseti ve medya ilişkileri üzerine gayet güzel, iğneleyici bir iş çıkarmış ortaya.Oyunculuklar hakkında konuşmama gerek var mı,bilemiyorum ama Robert De Niro “ya bu adam her rolü beceriyor” dedirtiyor yine.Conrad karakterinin umursamaz ama bir o kadar da ne yaptığını bilen,yer yer tatlı dille,yer yer ciddi,zaman zaman bıyık altı tehdit edici karakteristik unsurlarını harika bir şekilde yansıtmış perdeye.Stanley karakterin de ise Dustin Hoffman,hayatta paraya doğmuş,bunun yanı sıra halka kendini tanıtmak,ispatlamak isteyen takıntılı film yapımcısı rölünü tam tadında gerçekleştiriyor.Ne diyeyim daha,alın izleyin derim . İyi Seyirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder