Suriye tezkeresinin kabul
edildiği bu günlerde Türkiye Dış İşleri için çok çetin bir sınavın ikinci
oturumuna geçilmiş oldu. Kimi kesim tezkerenin onayının bir hata olduğunu dile
getirirken, diğer bir kesimse doğru bir tavır olduğunun altını çiziyor. Burada
Türkiye’nin yapması gerekenler ve gerekmeyenler bazen birbirlerinin sınırını
işgal ediyor ve neticede karşımıza çok bileşik bir tablo çıkıyor. Bu da
projeksiyonları kurmayı hayli bir zorlaştırıyor.
Farz edelim ki Suriye ile savaşa
başladı ve Türkiye Hükümeti Şam’ı da içine alacak büyük bir operasyona girişti.
Burada cevaplanması gereken soruların ve
çözülmesi gereken sorunların listesi epeyce kalabalık. Türkiye yalnız kalır mı?
Rusya’nın ve Çin’in tepkisi ne olur? ABD başkanlık şeçimlerinden önce elini
taşın altına koymak ister mi? NATO ABD’nin desteğinden yoksun olarak savaşa
destek verir mi? İran nasıl bir yol
izler? Savaş nasıl neticelenir ve Türkiye savaşı kazanır mı yoksa kaybeder mi
ya da biraz bilmiş bir ifade ile kazanarak kaybeder mi?
İlk soruya verebilecek cevap aslında
net; özellikle Avrupa’daki ekonomik krizin ardından zaten kendi içinde
sorunlara batmış olan AB destek verse bile bu hava desteğinden öteye gitmez.
Belki orada 19. asırdan beri söz sahibi olmuş Fransa ufak çaplıda olsa askeri bir
yardımda bulunabilir. ABD’den yana şüpheliyim. Çünkü seçimlerden önce hiçbir
başkan böyle bir riske girmek istemeyecektir. Seçimlerden sonra patlak veren
bir savaşta ise kendi iç sorunlarıyla boğuşan bir ABD ile karşı karşıya
kalacağız. Kimse özellikle bu yeni dönemde yeni bir Irak faciası yaşamak
istemeyecektir, seçimi kazanan Cumhuriyetçiler olsa bile. Olası bir savaş
vaziyetinde Rusya ilk etapta ses çıkartmayacaktır. Sadece Lavrov kanalı ile bir
iki “savaşı desteklemiyoruz ve bir an önce Türkiye’nin sınırlarına çekilmesini
istiyoruz” tadında açıklamalar gelecektir. Rusya görece iyi ilişkiler
geliştirdiği Türkiye’yi bir çırpıda gözden çıkaramaz. Peki, sonra ne olur? BM’lere
konuyu ilk taşıyanlardan biri olur ve savaşın seyrini izlemeye koyulur,
ardından Türkiye eğer hızlı ve etkili olursa ateşkes çağrısını üstüne basa basa
yeniler, en kötü ihtimalle batağa saplanan bir savaşta gizli yollardan Suriye’ye
para ve silah yardımı şıkkını da seçebilir. Ama asla çatışmalara müdahil olmaz,
olmak istemez. Çin ise Rusya’dan farklı bir yol izlemeyecektir. Ekonomik
çıkarlarını korumaya çalışarak Rusya’ya göre geri planda kalacağından BM’de
sesini yükseltmeyi deneyecektir. NATO savaşa ABD desteğinden yoksun olarak
belki İngiltere kanalı ile destek verebilir. En azından politik açıdan da olsa
İngiltere’nin bu konuda desteğini alacağından şüphem yok Türkiye’nin. Gelelim
asıl mevzuya; Türkiye muhtemelen Esad’ı devirir ve Esad ailesi gizli yollarla
ülkeyi terk eder, BAAS’ın sonu gelir. Fakat Türkiye bunu için çok ağır bedeller
öder, şehit haberleri yapılmaz olur ve Türkiye’deki muhalefet iktidarı kıskaca
alır. Taksim meydanı binlerce insanla dolar. Milliyetçi vurdumduymazlıktan
sıyrılan basın savaşı kıyasıya eleştirir. Karşılıklı “vatan haini” iltifatları
havada uçuşur. Peki, bundan sonra yani savaşın ertesinde ne olur? Türkiye
Suriye’yi ilhak mı eder? BAAS devrildikten sonra eğer muhalif kesim tek yumruk
olmayı becerebilirse Türkiye’nin geri dönmesi için baskılarda bulunacaktır, BM’den
sanırım bahsetmeye gerek bile yok. Rusya ve Çin seçimi masaya sunacaktır,
Suriye kendi kaderini tayin etmeli diyeceklerdir. Türkiye hükümeti ise o topraklarda siyasi olarak yandaşı bir
iktidarı görmek isteyecektir. Bahsetmeye gerek var mı bilmem ama bu iktidar ABD
çıkarlarına da yakın duran bir grup ya da isim olacaktır. Yalnız Türkiye’nin beklediğimiz kadar güçlü
ve taktiksel anlamda bir savaş imza atamadığını ve İran’ın da işe müdahil olabileceği
ihtimali de en az diğeri kadar gerçekçi kestirim. İran, Suriye rejimine
desteğini her fırsatta dile getiriyor. Olası bir savaşta da destek verecektir.
Fakat asla açıktan açığa bunu yapmayacaktır. Bugün Esad’ın ordusunda İranlı askerlerinde olduğu
artık bilinen bir gerçek. Türkiye böyle bir durumda belli bir alana kadar
ilerleyip (stratejik noktaları alarak teyakkuz da bekleyerek) uluslar arası destek
kapılarını bir bir çalacaktır. Bu arada Suriye’deki muhaliflerin kontrolünü sağlamaya
çalışacak ve bir mutabakata varılmazsa savaş bir bataklığa dönüşecektir. Kürt
ve diğer etnik grupların ya da mezhepsel ayrılıklar yaşayan Suriye’nin yeni bir
büyük Lübnan olmaması içinse hiçbir neden yok.
Tezkerenin onayı yapılması
gereken bir gözdağıydı. Suriye Türkiye ile bir çatışmaya asla ama asla
istemeyecektir. Olası bir savaş küçük bir ihtimalde olsa en nihayetinde Suriye,
Türkiye için ne ifade ediyor sorusunun cevabının verilmesi gerekir olası bir
savaş kararından önce. Eğer ABD ve NATO güdümümde bir fedai olarak
kullanılacaksa bu Türkiye’ye büyük zarar verecektir. Ekonomik atılımın öyle ya
da böyle olduğu son yıllarda Suriye Türkiye için sonu galibiyet de olsa (ki
günümüzde kazanan da ağır bedeller ödüyor) bir bataklıktan öte bir anlam ifade
etmiyor özellikle nerden ne çıkacağı belli olmayan Ortadoğu coğrafyasında.
Uzun bir zaman sonra yeniden yazmaya başladım, özlemiş be.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder