20 Temmuz 2013 Cumartesi

Siyaset benim mutluluğum için var

Siyaset hele ki günlük olunca bazen çok saçma görünmeye başlıyor.  Birbirlerini tan vakti geçmeye çalışan horozlar gibi biri burada diğeri şurada durmadan ötüyor. Siyasetin an be an hayatımızı farkında olmadan kontrol ettiğinin farkındayız. Somut gerçekleriyle her an etrafımızda. Ancak siyasilerin günlük söylemleri, siyasi köşe kapmacaları bizi ne kadar ilgilendiriyor? Kendi seçmenini memnun etmek için atılan karşılıklı yemler ve rövanş sebepleri sabah uyandığımda benim hayatımda nasıl bir değişime neden oluyor?

Kuru gürültü baş ağartır. Can yakar. Benim mutluluğum için politika yoksa niçin var?

Geçen Google’da ülkelerin gelişmişleri ile ilgili tablolara göz gezdiriyordum. Ordusu, ihracat-ithalat rakamları, büyüme oranları. Şu sonuca varmak uzun sürmedi: Bir ülke vatandaşını ne kadar mutlu edebiliyorsa o kadar güçlüdür. Bireyin mutluluğuna odaklanan siyaset o ülkeyi müreffeh kılar. Yoksa vatandaşından canını feda etmesini isteyen devlet değil.

Mesela bir ülkeyi şehirleri ele verir. İstanbul’da yaşayan herkes bu şehrin ne kadar yorucu bir megakent olduğunu bilir. Trafik, çarpık kentleşme, gürültü, şiddet vs. Mutlu olmanın zor olduğu bir yerdir burası. Zengin olman gerekir mutluluk için. Orta direğe bir şey sunamaz. Onlar da bir AVM’den diğerine mutlu olmaya çalışır. Ne yapsın zar! Ama şöyle nüfusu birkaç milyonluk bazı şehirler vardır. Bu şehirlerin bağlı bulunduğu ülkelerin ordusu öyle kuvvetli değildir, küçüktürler,  dünya siyasetine yön vermediklerini görürsünüz. Ama insanı “sağlıklı” bir şehirde yaşar. Bisikletiyle isteği yere gidebilir. Sineması AVM’de değil sokaklardadır. İstediği her yere rahatça gider. Metrosu, tramvayı vardır.Öyle evden çıkınca trafiğin kurbanı olmaz insan. Suç oranı düşüktür. Gece yaşam suskunlaşır. Mimarisiyle büyüler. Kısacası mensubu mutludur bu şehirlerin. Ülkesi kendisi için yaratılmıştır. O ülkesi için değil.

Siyaset benim için yoksa niçin var?

Son bir aydır büyük bir bıkkınlıkla izliyorum şehrimi. Hürrem gibi bir tükenmişlik sendromu içinde gibiyim. Kaçasım var. Ama burada kalmaya zorunluyum. Onun için son bir aydır adam gibi haber izlemiyorum. Tarih okuyorum. Hem de böyle romantik olanlarından. Bir tarihçi bu işle ilgilenenlerinin çoğunun şu anda olan şeylerden kaçarak bu bilime merak sardığını söylemişti. Çok doğru. Bir numaralı panzehir Tarih. 
Ayrıca ps3’te Last of Us gibi mükemmel bir oyunla haşır neşirim. Aşikâr ki bu da bir kaçış. Sonra bunun bir incelemesini yapmak istiyorum blogta ayrıca. Bakalım.

İki kez tatile çıkmama rağmen hala kurtulamadım bu kaçış isteğinden.
Niye yazdım bunları peki? Şöyle ki, beni kaçıran ve bugün şehrime yabancılaştıran ne? Yine siyaset. Geçmiştekilerin öngörüsüzlüğü, şimdikilerin çığırtkanlıklarının bedeli bunlar.


Uzun lafın kaymağı, siyaset benim mutluluğum için var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder