20 Mayıs 2012 Pazar

Anton Çehov Yeniden


Çehov hikayelerine deyim yerindeyse birkaç yılın ardından bir kez daha sardım. Arada sırada dönüp yeniden sanki ilk defaymış gibi okuduğumuz yazarlar vardır. Benim için bir iki isimle birlikte Anton Çehov da bu kategoriye koyulacak yazarların başında geliyor. Köpeğiyle Dolaşan Kadın hikayesinin adını verdiği ve otuz yedi seçkin öykünün bir arada bulunduğu İş Bankasından çıkan kitabı öneririm. Kitap 1883-1903 yılları arasında yazılan seçkin öykülerini içeriyor. Mesela; Bahis, Siyahlar Giymiş Keşiş, Sinir Bozukluğu ve Sıkıcı Bir Öykü gibi benim için diğerlerinden bir adım daha ön plana çıkan hikayelerin de kitapta bulunduğu söylemeliyim.

Çehov hikayeleri konuyu merkeze almayan fakat zamana ve onun etkilerini derinlemesine işleyen öykülerdir genelde. Bazılarında çok uzun yılları rüzgar gibi, bazılarındaysa birkaç dakikalık bir anı sayfalarca anlattığına rastlarız Anton Çehov’un. Kişi analizleri, değişen zaman ile değişen ruhlar, tutkular, tahassüsler, diyaloglar ve monologların ustaca kurgulanması ve tüm bunların ötesinde yaşama karşı yer yer bıyık altından bir Çehov tebessümü. Bu büyük Rus her şeyden önce insanı anlamak derdinde bir yazar olarak, hikayelerinde öyle anlamlı anları koca ömürlerden alıp kullanır ki, anlattığı şahsı siz bir çırpıda kavramış olursunuz, önünüze serilir sadece bir cümlenin Çehov’un sihirli kaleminin had safhaya çektiği gücüyle. Kısacık fakat öz bir tümcede İoniç’in topu topu iki yılda yaşadığı değişimleri tasvirini anımsayalım… Çehov için söz söylemek zor, çünkü onun hikayelerinin keskinliğine ve netliğine onun ölümünden sonra henüz ulaşan olmadı, kim bilir insanlık tarihi boyunca hiç olamayacak. Lev Tolstoy’un onun sanatı hakkında söylediği şu kelam bir münevveri başka bir münevverin daha iyi anladığını bir kez daha gösteriyor bizlere:

"Bir sanatçı olarak Çehov, kendine özgü bir ekoldü. O, hayatın sanatçısıydı. Eserlerinin bir üstünlüğü de, Rus olsun olmasın herkesin onları anlayabilmesi ve anlatılanlarla kendini özdeşleştirebilmesiydi. Bu en önemli şeydir. Çehov, mesajlarına bakmaksızın yalnızca kendi gözlemlediği şeyler üzerine yazdı, ne gördüyse ve nasıl gördüyse onu anlattı. İçtendi, bu ise büyük bir erdemdir. İçtenliği sayesinde yeni yazma biçimleri; kanımca tüm edebiyat dünyası bakımından tamamen yeni biçimler yarattı. Dili kullanışı alışılmışın dışındaydı. Onu ilk okuduğumda dilinin bana garip ve beceriksiz geldiğini anımsıyorum. Ama ona alıştıkça hayran kaldım ve hiç alçakgönüllülüğe kaçmadan diyebilirim ki, teknik söz konusu olduğu sürece o benden çok daha üstündür. O tektir... O, eserlerini tüm yüreğimizle defalarca okuyabileceğimiz nadir yazarlardan biridir. Bunu ben kendi deneyimimden biliyorum.’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder