AB’nin sağlık
bakanlarının son dönemde dikkat çektiği üzere antibiyotik araştırma ve
geliştirilmelerine 1980’den bu yana daha az kaynak ayrıldığı ifade ediliyor. Bezmialem
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülaçtı Topçu da aynı
fikirde. Gülaçtı, Geliştirilen antibiyotiklerin, kendini gün be gün yenilen mikroplara karşı
etki süresi en fazla 4-5 yıl kadar. Bu süreçten sonra artık sizin ürettiğiniz
ve milyonlarca dolar harcadığınız ilaç çöpe gidebiliyor. İlaç firmalarıysa
ticari olarak böyle bir risk altına girmekte her zaman istekli olamıyorlar.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi
Mikrobiyolog Prof. Dr. Tanju Özçelikay da Topçuyu, Antibiyotik geliştirmesine kaynak ayırmak büyük risk
bir ilaç firması için. Tamamıyla ayırmadıklarına söylemekse çok yanlış ve
hatalı bir yorum olur. Ayrılıyor, fakat bu aynı zamanda sektörel bir rekabet
meselesidir, diyerek onaylıyor.
Bilgi Üniversitesi
İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda Pzifer İlaç’ın İktisat Danışmanı Prof.
Dr. Ahmet Süerdem uluslararası ilaç firmalarının ilacı bir tüketim maddesi gibi
gördüğünü dile getirdikten sonra konuşmasına şöyle devam ediyor. Şimdi genelde ilaç firmaları şunun için
eleştiriyorlar. İlacı bir tüketim maddesi olarak görüyorlar. Dolasıyla alan
memnun, satan memnun olduktan sonra,
insanlık için önemli olan antibiyotik gibi alanlar o kadar rağbet
görmüyor. Tabi, şu demek değil, laboratuvarlarda test ediyorlar, deneyleri ve
gerekli olan araştırmaları yapıyorlar zaman zaman. Fakat bunun uzun vadede ne
olacağına karışmıyorlar. Devletin yasal düzenlemelerine riayet ediyorlar.
Bundan sonra alan ile satan arasında bir tüketim ilişkisine dönüşüyor durum.
Ayrıca firmaların
antibiyotik Ar-Ge’sine para yatırmak yerine kendi ürünlerinin muadillerini piyasadan
silmek için çabaladıklarını ve tekelcilik yaratmak istendiğini de sözlerine
ekleyen Süerdem, Aynı ilaçların cılız firmalar
tarafından üretilmiş muadilleri var. Bunlar büyük firmaların ürettiklerine göre
on misli daha ucuz. Fakat büyük ilaç firmaları bir taktiğe başvuruyorlar.
Yıpratma. Muadil ilaçların yan etkileri olduğuna dikkat çekiyorlar. Mesela
rakip firmanın ilacının karaciğerde toksin yaratığını idea ediyor. Ondan sonra
da bunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Şimdi bir ifadeye göre büyük firmalar bunlar
için bilim adamlarına ve üniversitelere maddi fonlar sağlıyor. Bu arada
antibiyotik gibi alanlara harcanacak fonlar sektörel rekabet uğruna göz ardı edilebiliyor,
diyor.
İlaçların “lifestyle” ürünler olarak
pazarlanmasının da risklerine dikkat çeken akademisyen sözlerini, Antibiyotiğe yatırım yapmadıkları
söyleniyor, çünkü bunu üretirlerse para kazanamayacaklar. Onlar da kar getirebilecek
Viagra gibi ürünlere yöneliyor. Onlar da bunun içinde antibiyotik araştırma
geliştirmesine para harcamak yerine, reklama, tanıtım ofislerine kaynak
ayırıyor. Belki de başka şeylere. O zamanda ne oluyor, bu gibi önemli ilaç
araştırmaları geri planda kalabiliyor, diyerek sürdürüyor.
Avrupa Birliği bu haksız
rekabeti önlemek ve daha duyarlı Ar-Ge çalışmaları için Sorumluluk Sahibi Araştırmalar ve Buluşlar (Responsible Research
and Innovation )projesini gündeme getirdi. Avrupa Birliği üye ülkelerini taban
alan bu proje büyük ilaç firmalarının büyük çoğunluğunun Avrupa’da olduğu
düşünüldüğünde çok büyük önem arz ediyor. Ahmet Süerdem projenin yapılma amacın
şu şekilde izah ediyor. Bu projeye göre yeni geliştirilen bir ilaç
olduğunda firmanın herkesin sözünü ve önerilerini dinlemesi gerekiyor. İşte
bunu yaparken sadece pazar araştırması yapıp ortalama insanın ihtiyacını ya da
tam tersi alım gücü yüksek kesimin taleplerini temel almak yerine, yüzde beşlik
aykırı bir ses olsa dahi onların da taleplerini dinlemesi gerekiyor.
Projenin firmaları risk
yönetimini temel alan rekabetçi tavır yerine daha ileriye odaklı, insancıl
araştırmalara teşvik ettiğine değinen Süerdem, Bu proje bu nedenle ilaç firmalarını daha sorumluluk sahibi olamaya
çağırıyor. Ayrıca proje firmaları sadece risk bazlı düşünmek yerine, ilerde
oluşabilecek ve insanlık için tehlike oluşturabilecek alanlara da el atmaya ve
stratejilerini bu minvalde değerlendirmeye çağırıyor. İlaç sanayi ve diğer
Ar-Ge’ler için müzakereci ve daha insancıl bir araştırma ve geliştirme yöntemi
projesi, diyerek projenin ana
motivasyonunu açıklıyor.
Nitekim Avrupa Birliği
sadece “manevi” teşvik ile kalmayacak. Bu proje kapmasında milyonlarca Euro fon
söz konusu. Durumu sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek
yemesine benzeten Süerdem konuşmasını, Avrupa’nın
birçok kitle hastalığından başı yandığı için, mesela kuş gribi gibi, böyle bir
adım atmış olmalılar, sözleriyle noktalıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder