21 Mart 2013 Perşembe

İlaç Firmaları ve Kar Kapanında Antibiyotik Bilmecesi

Uluslararası ilaç firmaları Antibiyotik Ar-Ge’sine yeterince yatırım yapmamakla suçlanıyor. İlacı bir tüketim maddesi olarak algıladığı ve bu nedenle kar sağlayacak daha lifestyle üretim peşinde olduğu idea edilen firmalar Avrupa Birliği’nin yeni projesi Sorumluluk Sahibi Araştırmalar ve Buluşlar’a (Responsible Researh and Innovation) kulak vermeye çağırılıyor.

AB’nin sağlık bakanlarının son dönemde dikkat çektiği üzere antibiyotik araştırma ve geliştirilmelerine 1980’den bu yana daha az kaynak ayrıldığı ifade ediliyor. Bezmialem Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülaçtı Topçu da aynı fikirde.  Gülaçtı, Geliştirilen antibiyotiklerin, kendini gün be gün yenilen mikroplara karşı etki süresi en fazla 4-5 yıl kadar. Bu süreçten sonra artık sizin ürettiğiniz ve milyonlarca dolar harcadığınız ilaç çöpe gidebiliyor. İlaç firmalarıysa ticari olarak böyle bir risk altına girmekte her zaman istekli olamıyorlar.  Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Mikrobiyolog Prof. Dr. Tanju Özçelikay da Topçuyu, Antibiyotik geliştirmesine kaynak ayırmak büyük risk bir ilaç firması için. Tamamıyla ayırmadıklarına söylemekse çok yanlış ve hatalı bir yorum olur. Ayrılıyor, fakat bu aynı zamanda sektörel bir rekabet meselesidir, diyerek onaylıyor.

Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda Pzifer İlaç’ın İktisat Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Süerdem uluslararası ilaç firmalarının ilacı bir tüketim maddesi gibi gördüğünü dile getirdikten sonra konuşmasına şöyle devam ediyor. Şimdi genelde ilaç firmaları şunun için eleştiriyorlar. İlacı bir tüketim maddesi olarak görüyorlar. Dolasıyla alan memnun, satan memnun olduktan sonra,  insanlık için önemli olan antibiyotik gibi alanlar o kadar rağbet görmüyor. Tabi, şu demek değil, laboratuvarlarda test ediyorlar, deneyleri ve gerekli olan araştırmaları yapıyorlar zaman zaman. Fakat bunun uzun vadede ne olacağına karışmıyorlar. Devletin yasal düzenlemelerine riayet ediyorlar. Bundan sonra alan ile satan arasında bir tüketim ilişkisine dönüşüyor durum.

Ayrıca firmaların antibiyotik Ar-Ge’sine para yatırmak yerine kendi ürünlerinin muadillerini piyasadan silmek için çabaladıklarını ve tekelcilik yaratmak istendiğini de sözlerine ekleyen Süerdem, Aynı ilaçların cılız firmalar tarafından üretilmiş muadilleri var. Bunlar büyük firmaların ürettiklerine göre on misli daha ucuz. Fakat büyük ilaç firmaları bir taktiğe başvuruyorlar. Yıpratma. Muadil ilaçların yan etkileri olduğuna dikkat çekiyorlar. Mesela rakip firmanın ilacının karaciğerde toksin yaratığını idea ediyor. Ondan sonra da bunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Şimdi bir ifadeye göre büyük firmalar bunlar için bilim adamlarına ve üniversitelere maddi fonlar sağlıyor. Bu arada antibiyotik gibi alanlara harcanacak fonlar sektörel rekabet uğruna göz ardı edilebiliyor,  diyor.

 İlaçların “lifestyle” ürünler olarak pazarlanmasının da risklerine dikkat çeken akademisyen sözlerini, Antibiyotiğe yatırım yapmadıkları söyleniyor, çünkü bunu üretirlerse para kazanamayacaklar. Onlar da kar getirebilecek Viagra gibi ürünlere yöneliyor. Onlar da bunun içinde antibiyotik araştırma geliştirmesine para harcamak yerine, reklama, tanıtım ofislerine kaynak ayırıyor. Belki de başka şeylere. O zamanda ne oluyor, bu gibi önemli ilaç araştırmaları geri planda kalabiliyor, diyerek sürdürüyor.

Avrupa Birliği bu haksız rekabeti önlemek ve daha duyarlı Ar-Ge çalışmaları için Sorumluluk Sahibi Araştırmalar ve Buluşlar (Responsible Research and Innovation )projesini gündeme getirdi. Avrupa Birliği üye ülkelerini taban alan bu proje büyük ilaç firmalarının büyük çoğunluğunun Avrupa’da olduğu düşünüldüğünde çok büyük önem arz ediyor. Ahmet Süerdem projenin yapılma amacın şu şekilde izah ediyor.  Bu projeye göre yeni geliştirilen bir ilaç olduğunda firmanın herkesin sözünü ve önerilerini dinlemesi gerekiyor. İşte bunu yaparken sadece pazar araştırması yapıp ortalama insanın ihtiyacını ya da tam tersi alım gücü yüksek kesimin taleplerini temel almak yerine, yüzde beşlik aykırı bir ses olsa dahi onların da taleplerini dinlemesi gerekiyor.

Projenin firmaları risk yönetimini temel alan rekabetçi tavır yerine daha ileriye odaklı, insancıl araştırmalara teşvik ettiğine değinen Süerdem, Bu proje bu nedenle ilaç firmalarını daha sorumluluk sahibi olamaya çağırıyor. Ayrıca proje firmaları sadece risk bazlı düşünmek yerine, ilerde oluşabilecek ve insanlık için tehlike oluşturabilecek alanlara da el atmaya ve stratejilerini bu minvalde değerlendirmeye çağırıyor. İlaç sanayi ve diğer Ar-Ge’ler için müzakereci ve daha insancıl bir araştırma ve geliştirme yöntemi projesi, diyerek projenin ana motivasyonunu açıklıyor.

Nitekim Avrupa Birliği sadece “manevi” teşvik ile kalmayacak. Bu proje kapmasında milyonlarca Euro fon söz konusu.  Durumu  sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesine benzeten Süerdem konuşmasını, Avrupa’nın birçok kitle hastalığından başı yandığı için, mesela kuş gribi gibi, böyle bir adım atmış olmalılar, sözleriyle noktalıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder