29 Haziran 2011 Çarşamba
Kitapların Öğretemedikleri (İnsan Portreleri)
19 Haziran 2011 Pazar
Machinarium (Bir Sıkıysa Oyna Oyunu)
Son birkaç yıl içinde tekdüze, görsel şovlarıyla zihinlerimize kazanmış epeyce oyun oynadım. Açıkçasını söylemek gerekirse, bu tarz oyunlar ne kadar mükemmel olursa olsun, oynadıkça tekdüzeleşmekten kurtulamıyor, zamanla oyuncuyu etkinsizleştiriyor, otomatikleştiriyor. İleriyi tahmin ettiğiniz ölçüde sizin gelişiminize hiçbir katkısı olmuyor, deyim yerindeyse makineleştiriyor beşeri.
Konuyu anlatmaya gerek yok, klasik kız kurtarma. Fakat atmosfer mükemmel. Wall-E animasyon filmine yakın fakat daha soğuk. Robotların dünyası, çöl gibi bir ortamda çürümüş, yağlı ve eski metallerden inşa edilen kuleye benzeyen yaşlı bir şehir. Çizimler çok detaylı ve üsluplu, usta ellerden çıktıkları belli olan bir ortam sunuyor oyuncuya. Mekân kadar diğer ilgi çekici nokta ise yönettiğimiz kısa boylu, sevimli bir demir yığını olan robot. Sempati duymanız için çaba harcatmayacak nitelikte bir makine. Çoğu kere -klavyeyi bırakıp- göbeğimi sıvazlayarak kahkahalar attırdı bu yaratık bana. Genç kızların “Ayy! Çok şeker” diyeceği cinsten yani anlayacağınız. Genç kızlar her şeyi mükemmel özetliyor şu betimleme çabam için. Sağ olsunlar.
Oyunu fazlaca anlatmak istemiyorum. Ama zor, öyle sıkıldım deyip çekip giden beyler ve bayan arkadaşlar için değil. Nesnelerin kullanılma zamanlamaları var. Mesela damdaki kediye elektrik çarpmasını istiyorsanız, öncelikle zor bir bulmacayı çözerek elektriği veriyorsunuz tepedeki tellere, sonra bir sürü işlemden sonra elektrik tellerinin kopmasını sağlamanız gerekiyor. Neyse anlatması bile zor. Bu kadar zorluk için yapımcı şirket Amanita Games oyuncusunu düşünmüş ve “bu insanlar bulamayıp ilerleyemezse” diyerek basit bir flash oyun karşılığında çözümü size sunmuşlar. Bu basit oyunu geçtikten sonra resimler eşliğinde ilerleme haritası verilmiş. Siz siz olun her takıldığınızda, kopya çeken bilmiş öğrenci gibi bakmayın çözüme. (Çoğu kişi çözümü gördükten sonra zaten hep “önceden düşünmüş” olur. Siz önceden düşünmüşlerden olmayın fazlaca.) Sistemi zorlayın. Ben itiraf ediyorum yalnızca iki kez baktım. Ama biz 3 kişi oynadık bu oyunu onu da belirtmek isterim.
Bizim siyasilerimize de bu oyunu şiddetle öneriyorum. Seçim sonrası özellikle Kemal ve Devlet Beylere (Püskevit yerken güzel gidiyor.) tavsiyemdir. Hem seçimin açısını unutur hem de vaatlerindeki zekâsal tutarlılığı gözden geçirme şansına sahip olurlar. Başbakan’a ve diğer siyasi beylere de bu mesajı buradan veriyorum.(Kim takarsa artık.) Oyların yarısını aldılar tabi.6 Haziran 2011 Pazartesi
Bir Tatlı Hayat Almaya Geldim

Tatlı Hayat uyarlama bir dizi. Yanlış anımsamıyorsam Amerika kökenli. Fakat Dadı dizisi gibi sırıtmıyor, karakterler ve olay örgüsü “Türk Zengin –sonradan görme- Şehirli” yaşamına çok uygun. Karakterler demişken Neco’nun canlandırdığı Yorga ve Çolpan İlhan’ın canlandırdığı Feraye, Amerikan aslında biri siyah diğeri beyaz karı-koca olarak yansıtılmış televizyona.
Bizim uyarlayanlarda bu etnik ayrımı vermek için Yunan-Türk zıtlaşmasına değinmişler. Dizinin özellikle bu açıdan birleştirici ve ırkçı olmayan kucaklayıcı yan amacı alkışlanmayı hak ediyor. Öznel bir yorumla dizideki en başarısız ismin Sevinç karakteriyle Türkan Şoray olması ilgi çekici. Türkan Şoray komedi de pek başarılı değil ve onun buğulu ve güzel gözleri için de hiç ama hiç uygun değil sit-comlar. Bazı oyuncular bir tür için yaratılmıştır ne yapalım yani. Bu arada hakkını da fazla yememek lazım Sultan’ın, yine de Haluk Bilginer ve Asuman Dabak gibi fevkalade komedi ikilisine iyi uyum sağladı. Az kalsın en unutulmayacaklardan birini unutuyordum. Menekşe gibi zekice esprilerin kaynağını nasıl oldu bu kadar geç anımsadım. İhsan Yıldırım karakterinin bu kadar başarılı olarak oluşmasının en temel kaynaklarından biridir Asuman Dabak’ın canlandırdığı Menekşe. Bu simbiyotik durum her iki karakter içinde geçerli. Menekşe-İhsan Yıldırım çekişmesi Tatlı Hayat’ın komedi omurgalarından birini ve en önemlisini teşkil ediyordu. Asuman Dabak’ı da bildiğim kadarıyla Nuri dizisinde rol alıyor şu anda.Fakat Tatlı Hayat ile çizdiği karakterle Nuri'deki arasında büyük farklar var. Oyunculuğunu konuşturması için yeterli değil ne yazık ki. Asuman Dabak için daha sıra dışı roller gerekli gibime (yanlış bir kullanım mıdır bu "gibime") geliyor.
Türk televizyon tarihinin en başarılı sit-com dizisi olan Tatlı Hayat 2001’de başladı yayına ve 2003’te nihayete erdi.Show’un tutturduğu en başarılı diziydi o dönemde.Ben 2001 senesinde daha 10 yaşındaydım, oturup kardeşimle beraber izlerdik o zamanlar. Hala ara sıra açıp izlediğimde o dönemdeki kadar olmasa da yine de çok “tatlı” bir haz alıyorum. Tatlı Hayat gerçekten de tatlıydı. Allahtan Youtube varda arada sırada hasret giderebiliyoruz.
4 Haziran 2011 Cumartesi
Apolitika
Geçenlerde Almanya’dan gelen bir arkadaşımla konuşuyorduk. Türkiye’de malum seçim dönemleri volkanların kızışmaya başladığı dönemlerdir, diken üstü dönemlerdir yani. Almanya’da seçim dönemlerinde bile bu kadar seçim tartışması yaşanmıyormuş halk nazarında öyle söyledi bana. Şaşırdım tabi biraz, ama doğalda karşıladım. Bu bana Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sını hatırlattı, 1940 öncesi Almanya’yı düşündüm. Dikkat ederseniz, Raif’in(Romanın başkahramanı) kaldığı pansiyonda, orada yaşayan diğer tüm Almanlar yoğun siyasi tartışmalara girerler, gecelerce ülke siyaseti üzerinde kafa patlatırlardı hem de hemen hepsi normal vatandaş olmasına rağmen. Tabi bu dönem ikinci dünya savaşı öncesi buhran dönemidir ve Hitler iktidardadır. Almanya büyük bir mali krizi daha yeni atlatmıştır. Şu anda Almanya Avrupa’nın en güçlü ekonomisi bildiğiniz üzere. Bu da demek oluyor ki, belli bir düzen kurulduktan, cepler dolduktan, pasta büyüdükten sonra sular duruluyor. Bireyler apolitikleşerek “zaten kim gelse ilerleme sürer” mantığıyla siyasetten uzaklaşıyor ister istemez. Gönüller ve cepler rahatsa kafalarda rahat oluyor pek tabi.2 Haziran 2011 Perşembe
Hepsi Bu Kadar
Demokrasi bilincinin kimileri tarafından 21.yy başlarında “tam anlamıyla” ile sindirilebilmeye başlaması, o kimileri ve bu ülke için çok mutluluk verici bir ilerleme.