6 Haziran 2011 Pazartesi

Bir Tatlı Hayat Almaya Geldim

Geçen akşam televizyonda Yahşi Cazibe vardı. Sözde komedi dizisini izlemeye katlanmaya çalıştım ama olmadı. Kendimi odamda bilgisayar başında buldum. O akşam da canım bir komedi çekiyor ki anlatamam.Youtube’a girdim. Birkaç beni tatmin edemeyen, izleyeni gülmeye zorlamayacak kadar başarısız komedi film fragmanlarına takıldım biraz. Baktım olmuyor. Fragmanlardan sıkılmış zihnim başka düşünce alemlerine yelken açmışken aklıma beni “küçükken” kahkahalara boğan o dizi geldi. İnanır mısınız, iki saati aşkın bir süre boyunca Tatlı Hayat’ın eski bölümlerini izlemişim. İrfan’ı ve İhsan Yıldırım’ı gülerek hatırlamak, biraz da nostalji yapmak bana epey yaradı o akşam, çok tatlı geldi.

Tatlı Hayat uyarlama bir dizi. Yanlış anımsamıyorsam Amerika kökenli. Fakat Dadı dizisi gibi sırıtmıyor, karakterler ve olay örgüsü “Türk Zengin –sonradan görme- Şehirli” yaşamına çok uygun. Karakterler demişken Neco’nun canlandırdığı Yorga ve Çolpan İlhan’ın canlandırdığı Feraye, Amerikan aslında biri siyah diğeri beyaz karı-koca olarak yansıtılmış televizyona.

Bizim uyarlayanlarda bu etnik ayrımı vermek için Yunan-Türk zıtlaşmasına değinmişler. Dizinin özellikle bu açıdan birleştirici ve ırkçı olmayan kucaklayıcı yan amacı alkışlanmayı hak ediyor.

Benim İhsan Yıldırım ile diziyi sürükleyen Haluk Bilginer kadar izlemekten keyif aldığım İrfandır. Yani Celal Kadri Kınoğlu. İrfan şu ana kadar Türk komedi dizileri içinde çizilmiş en unutulmayacak karakterlerin başında geliyor. Eğer bir tesadüf, ihtimal dışı bir olay olarak bilmeyeniniz varsa, bu karakteri “aptal zeki” olarak tanımlamak doğru olur. Saatlerce kitap okuyan, yurtdışında eğitim almış, kendisine kitap hediye eden Yorgo’nun (okumamış olmasını umut ederek) ”Bu kitabı daha önce okudun mu?” sorusuna “Hayır, yalnızca dört kez” cevabını verecek kadar entelektüel bir kimlik olan İrfan’ın bazen İhsan yıldırım’ın oyunlarına gelerek giriş kapısını kendi yüzüne çarpması gibi en aptal ve saf hareketlerde dahi bulunması arasındaki zıtlıktan doğan komedi mükemmeldir. Az önceki cümlemi noktalamanın verdiği kıvançla Celal Kadri’nin oyunculuğu da dizideki belki de en iyi performanstı demek istiyorum. Haluk Bilginer gibi bir dev ile oynamak zor bir şey olsa gerek, tabi Celal Kadri’nin tiyatro geçmişi bunda, bu başarısında en büyük etken. Şimdilerde kendisini televizyonlarda göremiyoruz. Umarım en yakın zamanda iyi yapımlarla geri döner.

Öznel bir yorumla dizideki en başarısız ismin Sevinç karakteriyle Türkan Şoray olması ilgi çekici. Türkan Şoray komedi de pek başarılı değil ve onun buğulu ve güzel gözleri için de hiç ama hiç uygun değil sit-comlar. Bazı oyuncular bir tür için yaratılmıştır ne yapalım yani. Bu arada hakkını da fazla yememek lazım Sultan’ın, yine de Haluk Bilginer ve Asuman Dabak gibi fevkalade komedi ikilisine iyi uyum sağladı. Az kalsın en unutulmayacaklardan birini unutuyordum. Menekşe gibi zekice esprilerin kaynağını nasıl oldu bu kadar geç anımsadım. İhsan Yıldırım karakterinin bu kadar başarılı olarak oluşmasının en temel kaynaklarından biridir Asuman Dabak’ın canlandırdığı Menekşe. Bu simbiyotik durum her iki karakter içinde geçerli. Menekşe-İhsan Yıldırım çekişmesi Tatlı Hayat’ın komedi omurgalarından birini ve en önemlisini teşkil ediyordu. Asuman Dabak’ı da bildiğim kadarıyla Nuri dizisinde rol alıyor şu anda.Fakat Tatlı Hayat ile çizdiği karakterle Nuri'deki arasında büyük farklar var. Oyunculuğunu konuşturması için yeterli değil ne yazık ki. Asuman Dabak için daha sıra dışı roller gerekli gibime (yanlış bir kullanım mıdır bu "gibime") geliyor.

Türk televizyon tarihinin en başarılı sit-com dizisi olan Tatlı Hayat 2001’de başladı yayına ve 2003’te nihayete erdi.Show’un tutturduğu en başarılı diziydi o dönemde.Ben 2001 senesinde daha 10 yaşındaydım, oturup kardeşimle beraber izlerdik o zamanlar. Hala ara sıra açıp izlediğimde o dönemdeki kadar olmasa da yine de çok “tatlı” bir haz alıyorum. Tatlı Hayat gerçekten de tatlıydı. Allahtan Youtube varda arada sırada hasret giderebiliyoruz.



1 yorum: