9 Nisan 2013 Salı

Murat Belge ve Akil Adam


Murat Belge ile “Akil Adam” ve barış süreci hakkında kısa bir röportaj yaptım. Bilindiği üzere 63 kişilik listede yer alan Murat Belge Güneydoğu Anadolu Bölgesi için tercih edilen isimlerden biri. Türkiye’de uzun süredir tartışılan bu meselenin Murat Belge nazarında izahı çok önemli görünüyor. Zira akademik çalışmalarını Bilgi Üniversitesi bünyesinde sürdüren Belge, Türkiye’nin önde gelen entelektüellerinden biri olmasının yanı sıra bilindiği üzere bu konuda derin bir siyasal birikime sahip.

Nedir bu “Akil Adam”? Akil adam olmak nedir size göre? Akil adamın misyonunu ne olarak görüyorsunuz?

Bu bir terminoloji yanlışlığı bana göre. Akil adamdan anlaşılan şey başka şeydir. Bütün bu barış konuşmalarından itibaren bir akil adam lafı ortaya çıktı. Bu akil adamlık taraflar arasında tam kurulamayan diyaloğun güçlendirilmesi içindi. Öyle bir şey kurulmadı o dönemde, gerek de yoktu. Zaten hâlihazırda çatışan taraflar görüşme halindeydi. Bir aracının bu anlamda gidip gelmesine gerek yoktu. Ama bu başından beri havada uçuşan akil adam lafını başbakan alıp biraz değişik bir biçimde ortaya koydu. Bizden istenen çatışan taraflar arasında diyaloğu tesis etmek değil, bu süreci halka anlatmak.

Siz Güneydoğu Anadolu Bölgesi için seçildiniz. Bu açıdan neden Murat Belge?

Tam bilmiyorum. Bunları kimseyle henüz tam konuşmadık. Anladığım kadarıyla sağdan soldan birtakım listeler alınmış. Aynı zamanda BDP’ye de sorulmuş ve anlaşılan ben Kürtlerin burada olmasını istedikleri kişiler arasındaymışım. Onun için beni güneydoğu listesine tercih etmişlerdir diye düşünüyorum.

Diğer akil adam seçimlerini nasıl karşıladınız? Yerinde midir bu seçimler? Yılmaz Erdoğan, Hülya Koçyiğit gibi isimleri düşündüğümüzde.

Yanlış demek için bir sebep yok. Popüler insanlar olmalı tabi böyle şeylerin içinde dikkat çekmek için.

Peki, hocam MHP’nin bu süreçteki tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz? Klasik MHP tavrı mıdır?

Aslında tam klasik MHP tavrıdır denemez. 1970’lerdeki ülkü ocakları, öldürme ve yaralama olayları gibi değil Bahçeli’den bu yana MHP. Bahçeli bunun karşıtı bir argümanla çıktı siyasete ve vurducu-kırdıcı bir partiden, Türkiye’nin oturaklı milliyetçi partisi oluverdi. Türkiye’nin sağını solunu şaşırdığı bir zamanda yüzde 19’a yakın bir oy aldılar ve ikinci parti olarak DSP’nin arkasından meclise girebildiler. Sükûneti tercih eden bir parti oldular.

Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarından sonrası için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?

Artık böyle bir parti değil tabi, bunlardan sonra. Bu tamamen tersine döndü.

Erdoğan’ın Bahçeli’nin son sözlerinden sonra yargıyı göreve çağırması doğru mudur?

Açıktan bir teşvik ve tarik var bence. O adamlar Anadolu’ya gelince perişan edin falan doğru değil bunlar.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun da eleştirmiş olduğu bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Akil adamın başbakan tarafından seçilmesi hususunda ne söylemek istersiniz?

AKP’de böyle gidiyor bu işler. Ancak mutlaka yanında başka birileri de vardır. Beşir Atalay, Hakan Fidan gibi mesela. Yemek davetinde karşımızda oturanların hepsinin şunlar olsun, aman bunlar da olmasın demiş olduklarını düşünüyorum. Fakat AKP lider partisi, öyle olmayan partide uzun zamandır yok zaten memlekette. 12 Eylül mevzuatı zaten bunu yarattı, ,işte kim ne yapacak, kim aday olacak vesaire. Partiyi genel başkanın yetkisine bırakan 12 Eylül.

Siz akil adamın etken bir yöntem olduğuna inanıyor musunuz? Sizce bu istenilen sonucu verecek mi? Ya da bu başbakanın toplumu manipüle etmek için uyguladığı bir çözüm yöntemi midir akil adamlık?

Şimdi milliyetçilik besiniyle beslenmiş bir toplumdan bahsediyoruz. Yalan yanlış fikirlerle. Burada benim gördüğüm bir yardım ihtiyacı. Şimdiye kadar pek yapmamıştı bunu başbakan. Fakat burada o ihtiyacı hissetti. Kafasına başka türlü nosyonlar sokulmuş bir halka, hayır öyle değil, sizin düşündüğümüz gibi değil diyebilecek, toplumda bir prestiji, ağırlığı olan isimlerden yardım istiyor. Bu yardımı Kürtleri hizaya sokalım diye istemiyor, Türklerden korktuğu için istiyor. Bu genel bir korku. Bu korkuyu da biliyorsunuz. Yemekte bazı yüzdeler verdi.

Nedir bu yüzdeler?

Barış olsun diyenler şu anda yüzde 50’nin üstündeler, bu işin başladığı zamana göre bu barış olsun diyenlerin sayısı artıyor ki bundan bir ay sonra daha da artabilir bu oran. Çünkü herkes bakacak barış deniyor, ama fiiliyatta neler yapılabilecek. PKK’nin çekilmesi gerçekleşirse birçok insanın aklı yatacaktır. Fakat yüzde 30’luk bir kesim karşı duracaktır tüm bunlara her ne olursa olsun.

Peki, Başbakan Erdoğan dürüst mü bu yardımı isterken?

Bence öyle.

Abdullah Öcalan ile direkt olarak görüşülmesi eleştirildi muhalefet ve bazı gazeteciler tarafından. Bu argümana göre dünyanın hiçbir ülkesinde gidip terör örgütü lideriyle görüşülemez. Siz neler söylemek istersiniz bu mevzuda?

Tabi öyle bir laf ediliyorsa neye dayanıyor. Arka koridor teması denilen bir şey vardır. Çatışan taraflar vardır ve bu çatışan taraflar anlaşılan nedenlerle birbiriyle konuşmazlar.  Ama bu işi bitirmek istiyorlarsa birtakım başka insanlar arasında konuşmalar başlar. Talepler tartışılır, üzerine düşünülür bunların. Buradan çıkan sonuç bir uzlaşı imkânı veriyorsa, o zaman daha ileri aşamaya geçilir. Sanırım Türkiye’de zaten o aşamaya gelindi. Oslo görüşmeleri vesaire, bir sürü konuşmalar yapıldı. Şimdi ben Öcalan ile konuşmam BDP ile konuşurum diyebilirsin. Sen bunu dediğin anda BDP bizimle konuşmana gerek yok, Abdullah Öcalanla konuşman lazım diyebilir. Aynı şekilde Kandil’deki adamlarla konuşalım diyorsun onlar da İmralı’yı işaret ediyorlar. Hepsi onu diyorsa sen de onunla görüşeceksin başka bir çaresi yok.

Büyük Ortadoğu Proje ’sini hatırlatmak isterim. Nitekim Öcalan ile yapılan görüşmeler de bu minvalde değerlendiriliyor. Bildiğiniz üzere bu yorumu parti başkanları, kimi gazeteciler ve bazı akademisyenler yapıyor konuşmalarında? Bu açıdan değerlendirmemiz mümkün müdür barış sürecini?

Komplo teorisi denir bunlara. Komplo teorisi baştan sona yanlış bir şeydir. Bazı toplumlar bizimki de onlardan biri, siyaset tarihleri bunların saydam değildir. Hakikaten bir sürü şey komplo ile yapılır bu ülkelerde. Bu insanlar da böyle düşünmeye şartlanırlar. Yani adeta bir siyasi basiret olarak hiçbir şey göründüğü gibi değildir hâkim olan siyasi anlayışa göre. Tabii, böyle olunca olan bir olayı hemen bir teori olarak açıklamaya kalkarsın. Her şeyin kökenin Amerika veya başka bir güç olduğu konusunda eminsindir. Mesela Türkiye ve Yunanistan arasında bir sorun olduğu farz edelim. İşte tüm komplocular der ki burada; Yunanistan Hristiyan o yüzden Amerikalılar onların çıkarına dış politika izliyor. Yunanistan’daki komplocularsa Amerikalılar her zaman Türkiye’yi kayırdılar, yine onların tarafını tutuyorlar diye düşünür. Bu içinden çıkılmaz bir durumdur. Bu adamları ne yaparsan yap ikna edemezsin. Her şeye kadir bir emperyalizm vardır ve ne olmuşsa o yaptığı için oluyordur. Bu güçler istemediğinde hiçbir şey olamıyor diye düşünür bu komplocular. Onlara göre başka herkes pasif, piyon vesaire. Bunun yansımasını bugün bu konuda görmekteyiz.

Bunu büyük partilerin başkanları, akademisyenler yapıyorlar? Başka bir argüman üretemedikleri için mi size göre?

Tabii, sınırları çok küçük adamlar bunlar. Her devlet belli bir amaç ekseninde kurulmuştur, ama bu devletlerin çıkarları vardır. Bir devlet olan her olayı kendi çıkarı lehine gelişmesi için elinden geleni yapacaktır. Bütün hikâyelerin temelinde bu çıkar yatar. Ama bunun için olmayan bir şey yaratılamaz, belli bir güçle ilerleyen bir şeyin karşısına aynı güçte bir karşıt kuvvet koymadan bu güç durdurulamaz ve yahut yönü değiştirilemez. Türk solu mesela 1977’de kan davası yoluna gidiyor olmasaydı, 1 Mayıs 1977 olmazdı. Birkaçı gelip de ateş etti diye böyle bir olay meydana gelmezdi. Dolayısıyla bunu şimdikilerin söylediği gibi emperyalizm yaptı hiç demek anlamlı değil. Sonuçta sen yaptın bunu kendine. O da geldi bundan yararlandı. Az önce de bahsettiğim bakış açısının sonuçlarıdır tüm bunlar.

Son olarak akil adamlar sadece Kürt sorunu için mi çalışacak? Türkiye’deki diğer etnik ve dini gruplar için de bir misyonu olacak mı?

Kürt meselesi kadar ateşli mesele yok. Gereği olmasa gerek diye düşünüyorum. Bu tür sorunlara yaklaşımları nedir? Henüz bunu bilmiyorum.
                                                                                                                             Abidin Önder Öndeş
Murat hocama nezaketi ve ilgisi için sonsuz teşekkürler.

Fotoğraf bana aittir.

Murat Belge etiketli diğer yazılar,
http://benimrehberim.blogspot.com/2011/05/bir-seyyahla-baska-kentler-baska.html
http://benimrehberim.blogspot.com/2012/01/militarist-modernlesme-almanya-japonya.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder