18 Kasım 2012 Pazar

Aitleştirilen Alanlar ve Alan Dışı Kalanlar


Acılara sessiz kalmak ya da kalmamak kişisel bakış acılarının eseri (esiri) olmamalı.

Birkaç gündür facebook üzerinden Gazze’de başlayan saldırıları kınayan ve İsrail’e lanet okuyan paylaşımlara rastlıyorum. Facebook’taki arkadaş listemde muhtelif birçok siyasi duruşa sahip ve zaman zaman -özellikle keskin konularda- zıt kutuplarda duran insanlar var (Sadece kedi ve köpek fotoğrafı paylaşanları saymıyorum.) ve bu kişilerin yaptıkları paylaşımlar ister istemez öyle ya da böyle onların duyarlı oldukları (olmak zorunda oldukları demeliyim belki de) şeyleri gün yüzüne çıkarıyor.

Kimisi İsrail’e lanet okurken ve Gazze’ye yardım çağrılarında bulunurken kimisi Amerika’daki Sandy kasırgasının bilançolarıyla ilgileniyor. Hayır, bunun tabi olduğunu reddetmiyorum, insani bir durumun sosyal medya üzerindeki tezahürü olarak tanımlayabilirsiniz tüm bunları Takıldığım ve beni bu yazıyı yazmaya iten nokta herkesin kendisi ile ilintili noktalara değinip, kendisine ait olmadığını düşündüğü şeylere “tamamıyla(!)” kayıtsız kalması. Atatürkçü arkadaşlarım 10 Kasım-29 Ekim gibi günlerde coşarken ve bunu kendilerine aitleştirirken, İslami perspektiften bakanlar Gazze- Filistin sorununda, Neo-liberaller olanlar ya da olmaya çalışanlar ABD’de yaşıyormuşçasına oraya odaklı “share”lerde ya da milliyetçi olarak kendini konumlandıranlarsa PKK-BDP ile ilgili paylaşımlarda ön plana çıkıyorlar. Sanki herkes bir köşeyi kapmış ve görev dağılımı yapılmış gibi. Fakat tüm bunlar olurken ve kişiler kendi köşelerini savunurken ve ön plana çıkartırken, kendilerine ait olmadığı düşündükleri köşede kayıtsız kalınmaması gereken durumlara karşı sessiz kalabiliyorlar. Bu da çok büyük bir zafiyet doğuruyor. Farkında olsak ya da olmasak bu vaziyet zihinleri köreltiyor, vicdanlara ağır hasarlar veriyor. Bilhassa bu yeni sosyal medya düzeninde çok daha bariz olarak su yüzüne çıkıyor, özellikle toplumun her kademesinin politize olduğu günümüz Türkiye’sinde.

Bu tür paylaşımlardan (video, yazı, fotoğraf vb.) ben kendi adıma uzak durmayı tercih ediyorum. Özellikle “taraf”ların sıklıkla üzerinde durduğu “özel” konularda. Facebook profilimde bu tarz paylaşımlar yaparak kendimi tatmin etme gibi bir niyetim yok, ben bu konuda elimden geldiğince bloğumu kullanıyorum. İşin özü; -ki üç paragraftır ifade etmek istediğim nazar ise- kendi alanlarımızda aitleştirdiğimiz mevzuların dışında kalan ve sessiz kalınmaması gereken konularda, bu bana ait değil düşüncesiyle sükut olmak ve görmezden gelmek. Çünkü özellikle büyük acıların, terörün, kanın ve gözyaşının karşısında durmak bir “alanlar” işi değil, yaşananlar hangi coğrafyada olursa olsun insanlık görevidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder