Acılara sessiz kalmak ya da
kalmamak kişisel bakış acılarının eseri (esiri) olmamalı.
Birkaç gündür facebook üzerinden
Gazze’de başlayan saldırıları kınayan ve İsrail’e lanet okuyan paylaşımlara
rastlıyorum. Facebook’taki arkadaş listemde muhtelif birçok siyasi duruşa sahip ve zaman zaman -özellikle keskin konularda- zıt kutuplarda duran insanlar var (Sadece kedi ve köpek fotoğrafı paylaşanları saymıyorum.) ve bu kişilerin yaptıkları paylaşımlar ister
istemez öyle ya da böyle onların duyarlı oldukları (olmak zorunda oldukları
demeliyim belki de) şeyleri gün yüzüne çıkarıyor.
Kimisi İsrail’e lanet okurken ve
Gazze’ye yardım çağrılarında bulunurken kimisi Amerika’daki Sandy kasırgasının
bilançolarıyla ilgileniyor. Hayır, bunun tabi olduğunu reddetmiyorum, insani bir
durumun sosyal medya üzerindeki tezahürü olarak tanımlayabilirsiniz tüm bunları
Takıldığım ve beni bu yazıyı yazmaya iten nokta herkesin kendisi ile ilintili
noktalara değinip, kendisine ait olmadığını düşündüğü şeylere “tamamıyla(!)” kayıtsız
kalması. Atatürkçü arkadaşlarım 10 Kasım-29 Ekim gibi günlerde coşarken ve bunu
kendilerine aitleştirirken, İslami perspektiften bakanlar Gazze- Filistin
sorununda, Neo-liberaller olanlar ya da olmaya çalışanlar ABD’de yaşıyormuşçasına
oraya odaklı “share”lerde ya da milliyetçi olarak kendini konumlandıranlarsa PKK-BDP ile ilgili paylaşımlarda
ön plana çıkıyorlar. Sanki herkes bir köşeyi kapmış ve görev dağılımı yapılmış
gibi. Fakat tüm bunlar olurken ve kişiler kendi köşelerini savunurken ve ön
plana çıkartırken, kendilerine ait olmadığı düşündükleri köşede kayıtsız kalınmaması
gereken durumlara karşı sessiz kalabiliyorlar. Bu da çok büyük bir zafiyet
doğuruyor. Farkında olsak ya da olmasak bu vaziyet zihinleri köreltiyor,
vicdanlara ağır hasarlar veriyor. Bilhassa bu yeni sosyal medya düzeninde çok
daha bariz olarak su yüzüne çıkıyor, özellikle toplumun her kademesinin
politize olduğu günümüz Türkiye’sinde.
Bu tür paylaşımlardan (video, yazı,
fotoğraf vb.) ben kendi adıma uzak durmayı tercih ediyorum. Özellikle “taraf”ların
sıklıkla üzerinde durduğu “özel” konularda. Facebook profilimde bu tarz
paylaşımlar yaparak kendimi tatmin etme gibi bir niyetim yok, ben bu konuda
elimden geldiğince bloğumu kullanıyorum. İşin özü; -ki üç paragraftır ifade etmek
istediğim nazar ise- kendi alanlarımızda aitleştirdiğimiz mevzuların dışında kalan ve
sessiz kalınmaması gereken konularda, bu bana ait değil düşüncesiyle sükut olmak
ve görmezden gelmek. Çünkü özellikle büyük acıların, terörün, kanın ve
gözyaşının karşısında durmak bir “alanlar” işi değil, yaşananlar hangi coğrafyada
olursa olsun insanlık görevidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder