Yıllardır anlamadığım bir
şey şu cenazelerde güneş gözlüğü takmak. Cenazede ağlayan gözlerini insan neden
gizlemek istesin ki, ne kadar doğal bir hal bu hâlbuki. Güneş gözlüğü ardına
sığınan ağlamaktan şişmiş gözleri güneş gözlüğü ile saklama fikri, aslında
kişinin pekte üzülmediğini gösterir. Mesela çok üzüldüğünüz bir olayla karşı
karşıya kaldığınız bir gününüzü anımsayın, dünyayı unuttuğunuzu, zamanın bile
farklı aktığını hatırlayacaksınız... Yoğun duygularınız sizi hayattan koparır
atar. Bu yüzden şişmiş gözlerini, solgun yüzünü dert etmezsiniz, bunu
aklınızdan dahi geçirmezsiniz. Güneş gözlüğü takanlar rol yaptığının
anlaşılmamasını isteyen “üzgün kimseler” olacaktır böyle bir vaziyette.
Bugün Birand’ın Kanal D binasının önünde düzenlenen cenaze merasimi fotoğraflarına baktım. Güneş
gözlüğü takanlar vardı. Ama bir fotoğraf vardı ki dünyadan kopmuş katıksız acının,
nasıl görünüyorum takıntısından uzak, saf bir acının vesikasıydı bu fotoğraf.
Sadece acısıyla baş başa kalan insanının bu yoğunlukla her türlü sosyal
baskıdan sıyrılmasının resmiydi.
Bu nedenle acının yüksek
dozda etki ettiği zihinler evden çıkarken güneş gözlüğünü yanına almaz, alamaz.
Çünkü o kendini bile unutmuştur o anlarda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder