Neo-conların özellikle
1980’den sonra şekillendirdiği ABD politikası yeni muhafazakârlık ile
liberalizmin birlikteliğiyle ”komünizm tehlikesi” korkusuyla Sovyet Rusya ile mücadele etmiş ve
2001’den sonra bu muhafazakâr korku politikalarıyla terörizm tehlikesine karşı şahin
politikalar geliştirerek işgallerine gerekçeler yaratmıştı. Bu politika son
oğul Bush dönemine kadar uyum politikaları ile öyle ya da böyle geldi.
Obama’nın geliştirdiği
politikalara bakarsak; patronlar yerine orta sınıfı, şahin politikadan ziyade
yumuşak dış politikayı, sabit oran stabilinde vergilendirme yerine daha adil
bir vergilendirmeyi, daha kapsayıcı bir sağlık reformunu öngörüyor. Bu da demek
oluyor ki ABD’de daha müdahil bir devlet güç kazanıyor. Bilhassa 1980’den sonra
minimal müdahale düzeyinde tutulmaya çalışılan hükümet Obama yönetimi ile daha
da ön plana çıkıyor.
Bunun son tezahürü ise
Obama’nın silah sahipliğine kısıtlamalar getirmek niyetiyle bazı reformlar için
girişimde bulunması. Devlet, Amerikan anayasasında da geçen nefsi müdafaa için
silah sahipliğine kısıtlamalar getirmek amacıyla adım atıyor, sisteme toplumun
çıkarı hasebiyle dokunuyor ve onu şekillendiriyor. Zaten büyük “liberal-muhafazakâr”
patronajın Obama’ya karşı son seçimlerde Romney’i desteklemiş olmasının altında
yatan neden, Obama’nın ABD’nin alt-orta sınıflarına, işçisine, eşcinseline, siyahisine,
hispaniğine yani devlete daha çok ihtiyacı olan kesimlere seslenmesi.
Ekonomik işleyişte artan
hükümet düzenlemeleri, Anglo-amerikan topluluk yerine genel ABD’linin sosyal ve
siyasal isteklerini ön plana çıkartan Obama yönetimi, şu andaki gidişatıyla
Bush’tan epey ayrı bir yolu, belki ABD tarihinde yeni bir döneme gidecek yolu
açmaya çalışıyor.
Obama, ABD’nin sonunu getirebilecek bir
Gorbaçov olmasa da, minimal devletten toplum çıkarına daha müdahil bir ABD’yi vaat
ederek bize, sosyal liberal ya da Avrupa'dan farklı ABD tipi bir sosyal demokratik çizgiye göz kırpan hükümet politikasını yeğlemiş gibi görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder