6 Nisan 2011 Çarşamba

Osmanlı ve Protestan Desteği


Haçlı seferleri ve sonrası en belirgin olarak iç ve dış siyasette dini yaklaşımların en belirleyici olduğu 14.yy ile 17.yy arası dönem, özellikle Avrupa için çok sancılı geçmiştir. Bir yandakafir” olarak nitelendirilen Türkler diğer yanda ise gittikçe taraftar toplayarak güçlenen, Katoliklerce “sapkın” olarak adlandırılan, hor görülen, aşağılanan Protestan ya da diğer adıyla “Lüteriyenler”.

Bu sancılı dönem pek tabi, sadece Avrupa merkezinde kalmamıştır. Ünlü bir tarihçinin deyimiyle dünya tarihi üç büyük devlet görmüştür. Bunlar sırasıyla Roma, Osmanlı ve Rusya İmparatorluklarıdır. Ele aldığımız dönemde ise, bu üç büyük güçten
  karşımıza Müslüman Osmanlı çıkar. İşin en can alıcı noktasıysa “altın çağını” yaşayan Osmanlı’nın fethetme ve sindirme arzusudur. Bunun sonucunda sıcak ya da soğuk çatışmalar kaçınılmaz olmuş, Osmanlı’nın Avrupa’daki bu bölünmeler üzerindeki harici etkisi yıpratıcı olmakla beraber, günümüz Avrupa’sının şekillenmesinde başrol oyuncularından biri olmasına sebebiyet vermiştir.

  Habsburglar Kutsal-Roma Germen imparatorluğunun yöneticisi olan baş hanedanlıktı. Tarihte başka hiçbir oluşuma benzemeyen 12.yy’daki II. Otto’dan Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu yok eden 20.yy Sen-Jermen anlaşmasına kadar Avrupa’nın her karış toprağında hatta Meksika’da bile söz sahibi olmuş çok güçlü bir aile topluluğuydu. Toprak ve güç kazanımını savaşlarla olduğu kadar evliliklerle de sürdüren (Hatta bir laf vardır.”Bella gerant alii, tu felix Austria nube:”Bırak savaşı başkaları yapsınlar, sen evlen ey mesut
 Avusturya) ve güç dengelerini iyi kurmasını bilen hanedanlığın en büyük rakibi ve ona ecel
 terleri döktürebilecek güçte diğer bir nadir güç odağı ise Doğulu ve Müslüman Osmanlı
 Hanedanlığıdır. Kısaca diyebiliriz ki, Hanedanlıkların(yani ailelerin) çatışması özellikle 200-
 250 yıllık bir dönemin çıkış noktası, belirleyicisi ve ana sebebi olmuştur.

16.yy’da Osmanlı ve Kutsal-Roma Germen çatışmalarına sahne olmuştur. İşte tam bu
dönemde günümüz Avrupa’sının şekillenmesinde rol oynayan olayların peyda olması bir
tesadüf değil, tarih akışının doğal bir yansımasıdır. Osmanlı Habsburgların doğudaki kalesi
olan Viyana’ya yaslanmış orta Avrupa için düşler kurarken, Avrupa Habsburglar arasında
paylaştırılıyordu. İspanya’da, Bohemya’da, Fransa’nın önemli bir kısmında, Belçika’da,
Hollanda’da hep kardeş yöneticiler ve devletler hüküm sürüyordu. Osmanlı tam da bu zaman
zarfında Mohaç gibi önemli bir savaşı alarak Ferdinand’ı zora düşürmüş, abisi V.Şarl’ı ise
tedirgin etmişti. Şunu belirtmek gerekir ki, bunu Avrupalı tarihçilerde kabul eder,
Osmanlı yeniçerileri çok iyi eğitimden geçmiş, iyi askerlerdi ve o dönemde Avrupa’da
emsali yoktu. Kanuni bu gücüne güvenerek Şarlken ve Ferdinand’ı savaşa
sürüklemek istedi, savaşlar meydana geldi, fakat Batının kalesi olan Viyana bir türlü
aşılamadı. Avrupa savunmada beklerken (Macaristan’ı ve Balkanları kaybetmiş olarak)
Kanuni’nin ilerlemeleri bir yerden sonra tıkandı kaldı.

İşte garip bir tesadüf müdür nedir bilinmez ama Martin Luther adında bir din adamı
Avrupa’nın göbeğinde tam da bu dönemde ortaya çıkar ve Katolik mezhebine karşı büyük bir
atılım başlatır. Ne oldu da, yüzlerce yıldır, ses seda yokken birden bire, tam da tarihin bu
bunalım döneminde ortaya çıktı bu zat.

Avrupa bugün bunu ne kadar görmezden gelmek istese de Protestanlığa tutucu gücünü veren,
deyim yerindeyse ona kök hediye eden Osmanlıdır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı büyük bir
tarihçi ve tarihe not düşmüş bir bilim adamı olarak Osmanlı Tarihi adlı eserinde görüşlerini
şöyle dile getiriyor:” Kanuni Sultan Süleyman, Ferdinand’ın arkasında destek olan Şarlken’in
harple hırpalayamayacağını anladığından onu kendi içinden vurmayı düşündü.” Ve ekliyor:
Lüter Mezhebi taraftarları kendilerine gösterilen şiddetten dolayı hariçten bir yardımcı
aramışlar ve o sırada Şarlklen’e karşı cephede yer alan Kanuni Sultan Süleyman’ı bularak
ondan yardım istemişlerdi.” (Uzunçarşılı, 1995, s.485)

Kanuni’nin Protestanlara destek verdiği su götürmez bir gerçek. Kanuni ile yazıştıklarını
biliyoruz. Ne yazık ki, bu belgelerden çok ama çok azı elimize ulaşmış durumda, Kanuni
Luther’e herhangi bir istek durumunda karadan ve denizden yardım ve eğer isterinse himaye
sözü verdiği bu gün bilinen bir olgu. İsmail Hakkı bu önemli yazışmalardan bir kaçına
ulaşmıştır. Uzunçarşılı, Muharrem adında bir ulakla Luther’e mesaj götüren birinden
bahseder. Yine aynı eserinde ulağın namesinin bir kısmına şu şekilde değinmiş.”…İslamla
itikat ve itimadımız olup siz dahi puta tapmayıp kiliselerden putları ve suret ve nakusları
reddedip hak Teala birdir ve Hazret-i İsa Aleyhisselama tanrılık isnad edip,…Papaya kılıç
çekip merhamet-i şahanemiz sizin tarafınıza Masruf olup kara ve deryadan her hal ile size
muavanet-i husrevanemiz zuhura gelmek… Ardından namenin ilerleyen kısımlarında maddi
yardım önerilerine geçiyor ve Protestanlara tam destek sözü veriyor.”…” ve aynı zamanda
ittifakla Papa bi-dinine asker çekmek ve cenk etmek murad ediniyorsanız ona göre itimad
olunur adamlarınızı yüce asitanemize gönderip mezbur kulumuz ile maan ahvalinizi
bildiresiniz.” (Uzunçarşılı, 1995, s.487) Çok açık ve net,Osmanlı Luther ve taraftarlarını çok
yakından izlemiş ve desteklemiş. Muharrem adındaki bu ajan gibi onlarcasının daha
olduğunu söyleyenler var. Kimilerinin öne sürdüğü gibi Luther bir Osmanlı ajanı değildi ama
yakın irtibatta olduğu da gayet aşikar.

Protestanlığın İslam ile yer yer örtüşmesi ve etkileşimler içermesi de akıllara yeni bir soru
getiriyor.”Luther İslam’dan mı etkilendi?” Bu mümkün olabilecek bir varsayım. Nitekim bazı
Luther yandaşlarının ve papalarının İstanbul’a gelip gittiklerini, İstanbul Partriği ve
Müslüman din adamlarıyla ilişki içine girdiklerini biliyoruz. Halil İnalcık bu konudaki
yaklaşımı ise gayet dikkat çekici. Osmanlı adlı eserinin Protestanlığa değindiği bölümündeki
ifadeleri ise şöyle:” Başka bir Protestan önderi Osmanlıyı Allah’ın lütfü sayacak kadar
ileri gitmekte idi. Başka biri Lutherciliği İslamiyet ile kıyaslamıştır. Lutherci Melanchton,
Padişah’ın bir tebaası olan İstanbul Patriği ile doğrudan doğruya temasta idi ve dini konularda
bir uzlaşma arıyordu…’(İnalcık, 1999, s.98) Bu uzlaşı durumunda İslam’ın ve Ortodoksluğun
Protestanlığı etkilediği söylenebilir.”İslam Protestanlığı doğurdu.” gibi net bir tanım
kullanamayız ama bir fikir ermiş olabileceğini de gönül rahatlığıyla dile getirebiliriz. Kanuni Luther’e
muhtemelen bir Kur’an-ı Kerim hediye etmiştir. İstanbul’a gelen yandaşlarının da gerekli
İslami yaklaşımları ele almaları ve çıkarımlarda bulundukları da pek tabi olağan.

Osmanlı Protestanlığın gelişmesine zemin hazırladı. Farklı güç dengeleri kurarak, gerek
ekonomi ile gerekse siyasi olarak Luteriyenleri destekledi.17.yy’a kadar kabaran bu
bölünmelerde, çatışmalar yaşandı, çok kanlar aktı. Osmanlı yeni doğan bir fidanın topraktan
sökülüp atılmasını engelleyerek, bugün Avrupa’da söz sahibi olan bir mezhebe gelişme fırsatı
sağladı. Her zaman destek vermedi ama gereken zamanlarda diplomasi ve çıkar ilişkileriyle
Kıta Avrupa’sında üçüncü bir mezhebe yaşam olanağını dolaylı ya da dolaysız olarak temin
etti. Zamanında özellikle Alman topraklarında lanetlenen, düşman olan Protestanlığın, bugün
Almanların milli mezhebi olmasının arka planında kulaklarımıza kadar gelen mehteran
ezgileri var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder