16 Mayıs 2011 Pazartesi

Faruk'a Sitem Edebilmek


Mahallede oturmuş geçen maçın hakkında konuşuyorduk. Maçı kaybetmemizin nedeni Faruk’tu. Fakat hiçbirimiz gel gör ki bunu dile getiremiyorduk. Suskun, puskun sinirli bir şekilde bakkalın önünde oturmuş ortaklaşa aldığımız dondurmalarımızın bile tadına varamıyorduk. Faruk’un evine gitmesini bekliyorduk çünkü ancak o gittikten sonra sitemlerimizi dile getirebilecektik. Çünkü Faruk bizden yaşça büyüktü ve kuvvetliydi, sesimizi çıkartırsak vay halimize. O da bunun bilincinde olduğundan bize yükleniyor, Ömer’i ve beni rencide ediyordu. Tehdit altında dondurmalarımızı bitirir bitirmez, eve yollandık. Yolda Ömer ve ben Faruk’a diyemediklerimizi birbirimize açtık. “Faruk bugün çok kötü oynamıştı ve beceriksizdi. İnsan kaleciyle karşı karşıya nasıl atamazdı, salak herif.” Ertesi günde suratına bir şeycikler söyleyemedik. Sineye çektik ne yapalım. Dayak mı yiyelim yani.
.
İnsanlar büyüdükçe aslında hiç değişmezler. Sadece alan büyür ve taktikler şekillenir. Daha “tilkice” davranılır ve görece daha “önemli” konular mevzubahis edilir. İşte insan, insanoğlunun bu niteliğinin aslında bilincindedir ve buna kısmen de olsa set koymak için demokrasi denen bir oyun icat edilir.

Fikirlerinizi totaliter rejimlerde açığa koyamazsınız. Demokrasi atılımı gerçekleşiyorsa belki ama o da sınırlı kalır. Medyanın temeli fikirdir ve zihinlerde oluşan fikrin kanalıdır, aracıdır. Fikirlerin bandı ne kadar genişse o denli zengin bir medyadan söz edilebilir o toplumda. Fikirler ne denli engelleniyorsa, medyada o denli kurur. Çünkü kaynağına el sürülmüştür ve ırmağın besleyen kolları keserseniz, ilk önce bir göl kalır elinizde, şekli şemalı belli, kontrolü çok kolay bir göl. Ardından yağmurlarda yağmazsa kuruyup gider, elde avuçta kupkuru bir toprak kalır. İşte demokraside bu ırmağın hayatını sürdürmesini sağlayan en önemli araçlardan biridir. Demokrasiye atılan her darbe, medya da atılmış olur. Şekillendirici bir ırmak mı? Yoksa kokuşmuş bir göl mü? Demokrasi işte bu sorunun kalbinde yer alır her zaman.

Demokrasi güçlünün güçsüze en azından ifade özgürlüğü açısından eşitliğini sağlar. Mahalledeki çocukların seslerini yükseltebilmelerini sağlamak için zemin hazırlar. Güçlü olanların eşitlenmesini, eleştirilebilmesini ve gücün kendi istekleri doğrultusunda biçimlendirilebilmesine imkan tanır. Bu eşitlik sağlandığı ölçüde, düşünen bir canlı olan insan, kendini açığa vurabilir, yeniden oluşturabilir.

Türkiye’de Medya ve Demokrasi

Ülkemizde demokrasinin vanaları hep kısıldı. Medya kendi halinde bir su birikintisi gibi yaşamaya mahkum edildi. Fikirler bastırıldıkça medya kurdukça kurudu. Arada sırada da yok olmaya yüz tutan göle su pompalandı. Fakat vanalar hep kısık kaldı. Sonunda ne oldu, sorular ve sorunlar büyüdü. Fikirlere baltalar vuruldukça yaralar medyayı kan revan içinde bıraktı. Medya böylece artık bir göle dönüştüğünden kolay kullanıldı ve kokuşmaya başladı.

Türkiye fikirlerin önüne setler çektiği, engellediği, tabular koyduğu sürece medya da yaşam olanağı bulamayacak. Bugün geçmişe göre daha özgür bir Türkiye var. Vanalar biraz daha açılmaya çalışılıyor.1982 anayasanın elden geçirilmesine, değiştirilmesine çaba harcanıyor. Köşe yazarları hemen her konuda özgürce yazabiliyor.(Artık arada sırada makaslanmaktan ne kadar kurtulurlarsa.) Televizyonlardaki tartışma, münazara programları aldı başını gitti. Bir tartışma ve fikir ortamı geçmişe “nispeten” var. Fakat yeterli değil, Türkiye’deki medyanın hala tabuları var ve bunlar fikirlerin önüne set çekiyor.

Tam demokratik bir medya için adımlarda atılıyor Türkiye’de. Defne Joy Foster’ın vefatından sonra meydana gelen Defne Devrimi gibi atılımlar, özellikle kadınların medyada temsilinin ve konumunun yeniden sorgulanmasına kapısını araladı. Kadınlar hala geri planda, kadın dergileri haricinde yazılı basındaki editörlerin %90 hala erkek. Köşe yazarlarında ise bir cımbız gerekiyor. Dünya üzerinde erkekten çok kadın varken ve kadınların zihinsel olarak erkeklerden hiçbir farkı yokken neden bu kadar az temsil diye sormamak aptallık olur. Türkiye ilk elden, bu dengesizliği dengelemeye çalışmalıdır. Medya’ya kendi içinde bir reform gerekiyor bu nedenle.

Medya, fikirlerin dağıtımcısıdır demiştim. Türkiye’deki en büyük sorunlardan biride tek taraflı gazetecilik, makul olmayan, ideoloji saplantılı gazetecilik. Mesela Cumhuriyet gazetesinde iktidarın yaptığı eylemleri onaylayan bir haber veya köşe yazı ya da aynı şekilde Vakit gazetesinde muhalefeti alkışlayan bir haber ne sıklıkta çıkar, kabul görür. Türkiye’de basın taraflıdır. Tek düze işler ve makaslamalara çok başvurulur. (Makul gazetecilerde azdır ve bunlar bile zaman zaman böyle uygulamalara maruz kalabilir. Bir gazetede köşe yazarı olarak işe başladığınızda bunları az ya da çok kabullenmişsiniz demektir. Çünkü maaşınızı onlar öder.) Türkiye’de taraflı gazetecilik anlayışı Türkiye var oldukça sürecek. Bu durumda özgür basın için, ekonomik bağımsızlık şart diyebiliriz. Ancak bu külfetten kurtulduğunuzda çok sesliliği sağlayabilirsiniz. Bunu Türkiye’de en iyi başaran grup, Bianet topluluğu, fakat onların sesi bile çok cılız çıkıyor şu an. Bianet’in bu hususta bir rant beklenmeden desteklenmesi ve düzenlemesi lazım. Küçük adımlar sevindiricidir ama her zaman küçük kalıyorsa adım olma niteliğini kaybeder. Bu paragrafı bitirmeden iki makul gazeteciden, köşe yazarından bahsetmek isterim. Bu iki isim elinden geldiğince bu çıtayı tutturmanın peşindeler. Murat Belge ve Mehmet Barlas bu yaklaşımları ile gelecek medyacılara örnek teşkil ediyor ve katı, dogmatik fikirlere saplanıp kalmadan gerçek anlamda “eleştiri” yapabiliyorlar. Bu da demek oluyor ki, her şeyin düğümlendiği yer yine gazetecinin ta kendisi. İyi gazeteciler var olduğu sürece, “makul” zihniyet medyada az ya da çok her zaman temsil edilecek.

Demokrasi ile medyada ifade doğru orantılı olarak artarlar. Siyasi gelişimler bu açıdan öncelikle medyaya yansır, medya ile birlikte şekillenir. Anayasa’nın elden geçirilmesi ve demokrasi için atılan her adım fikirlere özgürlük tanıdığı ölçüde medyayı geliştirecektir. Bu açıdan siyasi istikrarın, demokrasi ile uyum içerisinde, vals yapıyormuşçasına ilerlemesi de medyayı ihya edecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder