14 Aralık 2012 Cuma

Sebep Olanlar Unutulurken


Bugünlerde İran’a ve Çin’e kızarken birilerini pohpohlama eğilimini sürdürüyoruz. Çünkü özellikle bu iki ülkede neredeyse bir asırdır yaşanan obsesyonların mümessili de yine o aşındırıcı güçler. Bu güçlerin  yarattığı etkiler bugün dahi serpintilerini sürdürüyor.

Anglo-Persian Oil Company'nin yeni adı BP!
Batı, özellikle ABD ve İngiltere bugün demokrasiye işaret ederek İran’ı ve Çin’i uyarsa da, bu iki ülkenin bu anlamda katilleri. İngiltere Afyon Savaşları ile zirve yapan ve Çin’i neredeyse sömürgeleştirmesi en nihayetinde  Mao’nun devriminin de sebebidir. Çin toplumunda ve yönetim erklerinde öyle bir batı korkusu meydana geldi ki bu süreçte, bu ülkeler –ki tabi olarak onların övdüğü şeyler- şeytanlaştırılarak Çin’i uzun yıllar kapalı ve fakir bir ülke olmaya mahkûm etti.

Batı tüm enstrümanlarıyla bilhassa savaş ve tehditlerle yarattığı “açık eşikler” ile bugün bile bu toplumda bilinçaltına işlemiş derin korkular bıraktı, demokrasi bu nedenle uzun yıllar kapitalizm ile özdeş anılır oldu. Demokrasi batının oyuncağıydı ve Çin’in aşa ve eşitliğe ihtiyacı vardı. Özgürlük beraberinde sömürgeciliği de getirebilecek bir canavardı. Bu nedenle baskıcı ve sosyalizm ile uyuşabilecek yeni değerler yaratmak şarttı. Mao ise bunun fikir babalığını ve uygulayıcılığını yaptı.

Afyon Savaşı, 7 Ocak 1841
İran’da yine aynı sebeplerle İslam devrimini yaşadı. İkinci Dünya Savaşı esnasında toprakları İngiliz ve Rus güçler tarafından işgal edilen, petrolü üzerinde 20. Asrın başından itibaren söz sahibi olan İngiliz petrol şirketlerinin doymak bilmez iştahı, Musaddık’ın  bir CIA darbesiyle düşürülüşü, tam güçlenmeye çalıştığı ve doğal kaynaklarında sahip çıkmak istediği zamanlarda yapılan dış baskılar ve daha niceleri İran’ı Humeyni’nin kollarına attı. Humeyni petrolü kamulaştırdı ve batılı güçlere savaş açtı. Neticede İran’dakine benzer bir kapalı devlet tipi ortaya çıkmış oldu. Yine Çin’deki gibi batı şeytanlaştırıldı, geçmişin korkuları demokrasiyi ve batı tipi bir Pazar ekonomisini dışlama sürecine girdi, bu İran’daki derin molla ve şeriat kültürüyle ve ezilmişlerin başa geçmesi (Sosyalizm ile İslam Ali Şeriati gibi isimler tarafından yeniden yorumlanmıştır.) eklemlenerek devrim İslam adına yapılmış oldu, şeriat yürürlüğe konuldu. Çünkü batı ve onun değerleri şeytandı. Zaten batı matah bir şey olsaydı, İran çoktan kendine gelirdi. Batı ancak kendi için vardı. İçte ise dışardan gelebilecek saldırıdan korkan bir evdeki gibi tüm ışıklar söndürüldü. Fakat İran bu sayede tartışılır da olsa bağımsızlığını öyle ya da böyle sağlamış oldu. Nitekim batı iblisinin İran’daki elinin kesilmiş olduğu temel motiveydi İran İslam Cumhuriyeti için.

Benzer misaller pek ala verilebilir, batıda değişik bir batılı olan Almanlar gibi.Mesela Alman milliyetçiliğinin bu kadar keskin olması ve en nihayetinde Almanya’nın savaş sonrasına kadar militarist bir devlet olarak kalmasının arka planında yatan sebeplerden biri de  İngiltere’dir. Avrupa pazarında geniş yer edinen ve Alman devletlerinin ekonomik nüfusunu kıran İngiltere, o dönemki Alman devletlerinde ve prensliklerinde ekonomik bir birleşmeye meyal vererek farkında olmadan, Alman milliyetçiliğini harlamıştı, bunun üzerine dışarıya karşı gümrük vergilerini yükselten ve kendi içinde yeni bir ekonomik birlik ve bağ kuran Alman devletleri bu sayede İngiltere’nin yıkıcı ekonomik etkisinden olabildiğince en az zararla kurtulmuştu.

Bugün bazı iktidarları-toplumları yargılarken olayların, yaşananların arka planlarına bakmayı unutmamalıyız. Yıkıcı etkiler devlet içerisinde öyle bir tepki doğurabiliyor ki, ortaya faşist, gerici ya da baskıcı sosyalist rejimler çıkabiliyor. Bazen kimi toplumlar yabancı emri altına girmeme iradesiyle, kültürünü korumaya almak isteğiyle, bağımsız bir devlet olabilmek özlemiyle ya da sadece aç kalmamak niyetiyle bunlar gibi rejimleri doğurabiliyor. O nedenle bu takıntıya sahip olanlar yerine, temelde buna neden olanlar da eleştirilmeli ve göz önüne alınmalı. Kuru kuru ve caka satarcasına bilmiş bir edayla İran’da ya da Çin’de revizyon ya da devrim derken durup bunları bir an olsa da düşünmeli, hesaba dahil etmeliyiz.

Barlas’ın köşe yazısında da dile getirdiği bir anekdotu vardı. Bir gazeteci arkadaşı askerde komutanıyla konuşurken komutan Amerikan’ın onlara gönderdiği silahlara ve tanklara veryansın eder. Herifler der, ellerinde harpten kalan ne külüstür varsa bize göndermişler, şunlara bak… Arkadaşı sosyalisttir ve içinden iyi bari adam bizden çıktı diye düşünürken komutan kısa bir es verdikten sonra hiddetle, tüm bunları başımıza açanın şu Sovyet Rusya belası olduğunu söyler. Suçlu Sovyetlerdir ona göre.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder